26 Şubat 2014 Çarşamba
Yeni Bir Siyasi Oluşum - Vizyon
Çeşitli görüşlerden ama aynı hedef için eşitlik esasında bir araya gelen yeni bir siyasi girişim başladı. Bir araya gelen genç ve dinamik kişiler, kafa kafaya vererek neler yapacakları konusunda fikir bildiriyorlar, planlama yapıyorlar. Göze en çok çarpan, bu insanların aklı başında, modern düşünceli olmaları. Bunların en başında da muhtemelen Sakarya kökenli biri olmalı. Bu kişi uzun boylu, güvenilir, ilkeli biri gibi görünüyor. ( bu kişi mecazen de olabilir)
27.02.2014
20 Şubat 2014 Perşembe
Rüyada Uyanmak
Güzel rüyaları seviyoruz da, lucid rüyalar bambaşka bir güzelliktir bizim için. Rüya gördüğünü biliyor, rüyaya müdahale edebiliyor, keyfine göre bir şeyleri değiştiriyor, yapıyor; hoşuna gitmezse oradan çıkıp gerçek dünyaya uyanacağını bilmenin rahatlığını yaşıyorsun. Lucid rüyanın bu özelliği, hemen herkesin onu deneyimlemek için can atmasına sebeptir. Oradaki yaşantı, tıpkı gerçek dünyamızdaki yaşantı kadar yoğundur, gözle görünür, elle hissedilir, kalp ve nabızla ölçülür bir his yoğunluğu vardır. Verdiği bu gerçeklik algısına rağmen sadece rüya olduğunu bilmemiz bize ruhsal, zhinsel ve hatta fiziksel olarak büyük bir tatmin sağlar. Çünkü lucidde herhangi bir tehlike karşısında olayları kontrol edemez duruma gelirsek, lucid mekanı terk edebileceğimizi bilmenin verdiği konforu yaşıyoruz. Lucid rüyayı normal rüyadan ayıran işte bu “rüyadayım, onu kontrol edebiliyorum ve beğenmediğim takdirde olayları değiştirir veya ona son verebilirim” farkındalığıdır.
“Gerçeklik” dediğimiz fiziksel dünyada uyanmış ile halen uyuyan insanlar arasındaki fark ile, lucid rüya ile normal rüya gören insanlar arasındaki fark aynıdır. Uyanmamış olan insanlar, gerçekliği kontrolsüz, kaotik bir rüya gibi görür, onu kontrol edebilme bilincinden ve uyanmadığı sürece rüya olduğunu bilebilme becerisinden uzaktırlar. Uyanan insanlar ise, fiziksel gerçeklik dünyamızın bir lucid rüyadan farksız olduğunu kavrayanlardır. Güçlerin hareketini görmüşler, fiziki gerçeklik üzerinde majikal bir yaptırım gücü sahibi olduklarını keşfetmişlerdir; tıpkı lucid rüyada olduğu gibi. “Benden içeri bir ben” olduğunu ve bu benin kendini sizin gerçek diye bildiğiniz rüyada gördüğünü, uyandığı takdirde de onu istediği gibi yönlendirip değiştireceğini… anlarlar ve anlayınca yaparlar. 20.02.2014
12 Şubat 2014 Çarşamba
21 YY. Şifreleri Programı, 11 Şubat 2014
Tarihin ünlü kahinleri, kehanetleri, yaşamı; parapsikolojik olgular, beden dışı deneyimler (astral vb. tecrübeler) konularının işlendiği programda Tara Gürses de yer aldı. Programı aşağıdaki linklere tıklayarak izleyebilirsiniz.
8 Şubat 2014 Cumartesi
Sırp Kahin Mitar Tarabich Günümüzü İlgilendiren Kehanetler (Tam Metin)
"...Sınırlarımızda yeni bir millet ortaya çıkacak. Sel sonrası çıkan otlar gibi hızla büyüyecekler, (Kosova ve Arnavutlar) onlar iyi ve dürüst olacaklar. Birbiri için birer kardeş misali endişe duyacaklar. Ve biz her şeyi bildiğimizi ve bir şeyler yapabileceğimizi sanıp kendimizi aldatacağız, ve yeni bir kaderle onları çevreleyeceğiz, lâkin her şey boşuna... Çünkü onlar sırf kendilerine güvenirler. Tatsızlıkların kaynağı bu milletin cesaretidir...
İkinci Büyük Savaş (!) sonrası dünya barış ve bolluk içinde yaşamaya başladığı zaman, her şey acınası bir hayal (kandırmaca) olacak. Çünkü çoğunlukla Tanrı unutulacak ve sadece kendi beyinlerine tapacaklar. Ve siz,
peder, insan zekasının Tanrı hikmetine ve bilgisine kıyasla ne denli küçük olduğunu biliyorsunuz. Denizdeki tek bir damladan bile azdır.
Adamlar bir kutucuk icat edecekler, içinde görüntülerle ilgili tertibatlar bulunacak (televizyon). Ama aletler artık hayatta olmayan benimle irtibata geçemez, halbuki görüntü cihazları o hayata saç tellerinin birbirine yakınlığı kadar yakın olacaklar.
İnsan bu görüntü cihazları sayesinde dünyada olan biten her şeyi izleyebilecek. İnsanlar yerin derinliklerinde kuyular açacaklar ve altın elde edecekler. (Petrolün diğer bir adı siyah altındır.) Bu altın onlara ışık, hız ve enerji sağlayacak ve dünya gözyaşı içinde boğulacak, çünkü yüzeyde, derinliklerde olduğundan fazla altın bulunacak. Dünya, bu açık yaralardan dolayı zarar görecek. İnsanlar -tarlada çalışmak yerine her yeri kazıyacaklar, doğru ve yanlış yerleri; fakat bu güç (enerji) haberleri olmaksızın hemen çevrelerinde duruyor olacak. Çok sonraları enerjiye ulaşabilecekler ve her yeri kazmanın ne kadar aptalca olduğu anlaşılacak. Bu güç insanoğlunun içinde de var olacak fakat keşfedilmesi ve kullanıma geçmesi için uzun zaman geçmesi gerekecek. Böylece insan kendini bilmeden, tanımadan uzun zaman yaşayacak. Bilge adamlar kendi kitaplarına bakarak her şeyi bildiklerini ve yapabileceklerini zannederek yanılırlar. İnsanın neye sahip olduğuna anlamanın, kendini bilmenin önündeki en büyük engel bu adamlardır. İnsanlar, bu bilgiye sahip hale geldiklerinde, bilge adamları dinlemenin ne kadar büyük bir yanılgı olduğunu fark edeceklerdir. Bu olay gerçekleştiği zaman, bilginin (gerçeğin) ne kadar basit olduğunu görüp, daha evvel keşfedemedikleri için pişman olacaklardır.
İnsanlar, hiçbir şey bilmemelerine rağmen, her şeyi bilip yapabileceklerini zannederler ve çok aptalca işler yapacaklar.
Doğudan gerçek bilgeliğe sahip olanlar çıkacak ve bilgelikleri denizleri ve sınırları aşacak, fakat insanlar gerçeğe inanmayacaklar ve de uzun zaman süresince bu realiteye yalan diyecekler. Kalpleri şeytana esir olmadığı halde bazıları fazlasıyla kötü olacak. Onlar yanılsamayı gerçek sanacaklar, lâkin kafalarında gerçeğin zerresine dair bir bilgi bulunmayacak.
insanlar temiz havadan, tanrısal tazelik ve güzellikten haz etmeyecekler ve sadece kariyerlerini büyütme peşinde koşacaklar. Kimse bunları yapmaları için zorlamıyor, onlar gönüllüdür.
Sırbistan'da kadını erkekten ayırt etmek olanaksız hale gelecek. Hemen herkes aynı şeyi giyecek. Bu felaket sınırların ötesinden gelerek uzun zaman devam edecek. Damatlar kim olduklarını bilmedikleri gelinleri alacaklar, insanlar, amaçsızca günlerini geçirirken kayıp ruhlar gibi olacaklar. Babasının, dedesinin kim olduğunu bilmeyen çocuklar doğacak. Her şeyi bildiklerini sanırken aslında her şeyden habersiz olacaklar.
Kendi topraklarımızdan gittiğimiz zaman kuzeye yöneleceğiz. Ve aptalca davranışımızı idrak ederek dönüşüm geçireceğiz. O zaman aramızdan "adil olmayanı" atacağız. (Miloshevich)
Tüm dünya garip bir hastalıkla boğuşacak ve kimse ona tedavi bulamayacak.(Belki de AIDS) Herkes ben biliyorum, çünkü akıllıyım, bilim adamıyım der ama kimse bir şey bilmez, insanlar düşünüp duracaklar ama doğru sonuca ulaşmaları olanaksızdır. Çare, Tanrı'nın yardımıyla etrafımızda ve içimizdedir.
İnsan başka gezegenlere gidince cansız çöllerle karşılaşacak. Ve Tanrı onu affetsin, Tanrı'dan daha zeki olduğunu sanacak. Orada Tanrı'nın sonsuz barışı dışında bir şey göremeyecek, fakat kalbinin sezgisiyle onu, bütün güzelliğini ve hikmetini hissedecek. İnsanlar kulelerle Ay'a ve yıldızlara seyahat edecekler. Canlı hayat arayacaklar, fakat bizimkine benzer bir hayat bulamazlar. O, canlı hayat, orda olacak lâkin onu göremezler, canlı hayatın ne olduğunu anlayamazlar.
Tanrı'ya inanmadan oraya giden kişi, döndüğünde şöyle diyecek: "Siz, Tanrı'nın adını şüphe ile ananlar, benim bulunduğum yere gidin ve Tanrı zeka ve gücünün ne olduğunu görün."
İnsanlar daha çok bilip daha çok yapabildikçe, o kadar daha az birbirini sevip kollayacaklar. Öyle bir nefret hüküm sürecek ki, bir takım makineler insanlara en yakınlarından daha yakın olacak. İnsan kendi makinesine (aklımıza o zaman icat bile edilmemiş bilgisayar geliyor) en yakın komşusundan daha çok inanacak. Rakamların yer aldığı kitapları okuyup yazanların en çok bilgi sahibi olduğu sanılacak. Bu bilgeler her şeyi rakamlara bırakacak ve sayılar onlara ne derse onu yapacaklar. Bilgelerin arasında iyiler de kötüler de olacak. Kötüler kötülük getirecek. Havayı ve suyu mahvedecekler, mavi denizleri zehirleyecekler, insanlar birtakım hastalıklardan ölmeye başlayacak, iyi olan bilgeler, tüm çabalarının boşa çıktığını fark edince sayıların yerine kendi içlerine dönecekler, düşünmek için... Düşündükçe tanrısal bilgeliğe yakınlaşacaklar, fakat boşuna. Kötüler artık tüm dünyayı mahvetmiş olacaklar ve gerçek ölüm gelecek.
İnsanlar şehirleri terk edip köylere sığınacaklar, nefes alabilmek ve su içmek için yeniden dağları ve ormanları arayacaklar. Kaçabilenler kendini ve ailelerini kurtarabilir, fakat hepsi değil ve daimi değil, çünkü korkunç açlık baş gösterecektir. Köy ve şehirlerde bulunabilen yiyecekler zehirli olacak. Çok yiyecekler, fakat doyabilmek için ağızlarını tıkıştıracaklar ve bundan dolayı ölecekler...
Bu sıralarda uzak rus şehirlerinde Mihailo adında biri duyulacak. Aydın yüzlü ve barışçıl olacak. İnsanlar onun gökte nasıl yürüdüğüne şaşıracaklar, o ise ilk manastıra gidip çanları çalacak. Etrafında toplananlara:
"Benim kim olduğumu ve de ölmediğimi unuttunuz, oysa göğe canlı gitmiştim." diyecek.
...Ve tüm halklar Mihailo'nun arkasından yürüyecek, dünya cennet bahçesine dönüşecek. Mihailo her yerde bulunacak ve en çok ta İstanbul'da, ta ki tüm insanlar aynı dili konuşup aynı inancı kabul edene kadar. Sonra memnun bir şekilde göğe dönecek.
Acı (korkunç) savaş başladığında, göğe uçacak olan savaş güçlerine Tanrı yardımcı olsun. Talih, karada ve denizde savaşanların yanında olacaktır.
Bu savaşı yürütenlerin içerisinde, savaş toplarına yeni bir cephane geliştirecek olan bilim adamları olacaktır. Bu cephane düştüğü yerde öldürmek yerine baygınlığa sebep olacak. Bu sihirle askerler uykuya dalacaklar. Böylece bayılanlar savaşmak yerine rüya görecekler, daha sonra bilinçleri geri dönecek... Bu ne zaman olacak, bilemiyorum - bana gösterilmiyor!
Biz (Sırbistan) savaşmayacağız ama başkaları bizim üstümüzde (göklerde) çatışacaklar. Pozegoy'da (Sırbistan'da bir şehir) semalardan alevler içinde yanan insanlar düşecek. Sadece Avrupa büyüklüğünde, denizlerin çevrelediği bir ülke (Avustralya) tatsızlıktan uzak, barış içinde kalacak. Kaçıp haçlı ormana saklananlar kurtulacaklar, sonra bolluk, mutluluk ve sevgi içinde yaşayacaklar. Çünkü bundan başka savaş olmayacak..."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)