2 Ocak 2014 Perşembe

Karadelik ve Kıyamet Yanılgısı



KARADELİK VE KIYAMET YANILGISI

Günümüz dünyasında hemen hemen herkes kara deliklerin potansiyeli üzerinde ileri derecede fantastik kurgu içeren önermeler duymuştur. Zaman yolculuğu söz konusu olduğunda kara delikler neredeyse kesin olarak bu işi başaracaklarmış gözüyle bakılıyor. Karadeliklerin çekim alanına kapılan bir cismin başına neler geleceğini sanırım herkes biliyor ama fikir o denli ihtişamlı, o kadar sarsıcı gibi görünüyor ki, etkisinden kolay kolay çıkmak mümkün görünmüyor. Zaman yolculuğuna çıkmayı planlarsanız, biliyorsunuz bir aday aracımız daha var, o da meşhur solucan delikleri. Ama onlardaki sorun sadece başınıza ne geleceği ile sınırlı değil, kainatın neresinde ortaya çıkacağınız gibi esprili bir durum söz konusu olur. Zaman yolculuğu için başka bir yol var mı bilmem ama kesin olarak emin olduğum tek şey, teorik fizikte hal böyleyken, bilim kurgu romanı yazarlarının daha çok ekmek yiyeceğidir. Şimdi çok kısa olarak azımsanmayacak sayıda kişinin doğru olarak bildiği bir yanlışa vurgu yapmak isterim. Konu, karadelik ile kıyamet arasında kurulan asılsız bağlantı üzerinedir.

Işığın Ölümü

Öncelikle karadeliğin nasıl oluştuğundan başlayarak, meseleyi çok basitçe anlatabileceğimi düşünüyorum… İleri sürülen teoriye göre karadelik, yıldızların meydana gelişi ve devamının bir neticesidir. Milyonlarca sene boyunca parlayan bir yıldız sonunda yakıtını tüketmektedir. Bu yüzden de şiddetli bir şekilde büzülmekte ve bu şekilde meydana gelen ters tepki yıldızın tekrar ısınmasına yol açmakta ve sonunda yıldızı infilak ettirmektedir. Patlayan yıldızın bir bölümü uzaya dağılırken çekirdek, büzülmesine devam etmekte ve yoğunluğu da giderek artmaktadır. Sonunda koskoca yıldızın çapı birkaç kilometreye inince yoğunluk müthiş bir ölçüye çıkmakta ve artık ısıyı ve ışığı yutacak bir hale gelmektedir. Madde o kadar sıkışır ki, mesela 696.000 km yarıçapındaki güneşin bu şekilde büzülmesi ile 2,5 km yarıçapında bir karadelik meydana gelir. Karadelik merkezine çöktüğünde, çökmeden önceki kütlesini korur. Kütlesi değişmemiştir. Sadece boyutları inanılmaz bir küçüklüğe ulaşmış, yoğunluğu o derece artmıştır. Bilindiği üzere, fiziğin en temel ve en bilinen yasalarının başında, Newton’un kütle çekim yasasıdır. Buna göre her bir cisim, kütlesi ölçüsünde diğerlerine çekim uygular. Karadelik çöktüğünde kütlesi değişmediği için, onun diğer gezegen ve yıldızlara olan çekim gücü de değişmez. Karadelik oluşmadan önce hangi çekim kuvvetleriyle bağlıysa çevresindeki gök cisimlerine, aynı şekilde bu çekim devam eder. Yörüngelerinde bir değişiklik olmadığı sürece hiç birini “yutma” tehlikesi bulunmaz. Işık için aynı şeyin söz konusu olmadığını söylemeliyiz. Çünkü ışık, karadeliğin olay ufkuna yaklaştığında, ondan kaçıp kurtulamayarak içine düşer. Karadeliğe karadelik denmesinin basit izahı ışığın bu “ölümüdür.” Işığın akıbetine bakarak, bir çok maceracı ruhlu yazar ve araştırmacı, istemeyerek karadelikleri her şeyi yutan bir canavar gibi görme yanılgısına düşerler. Oysa dünya gibi bir gezegeni veya Güneş gibi bir yıldızı yutması için, göksel cismin karadeliğin çekim alanına girmesi gerekir. Bu da hak verirsiniz ki, durup dururken olacak bir mesele değildir. Evrende kütle çekim dengelerinin aniden ve çok trajik bir şekilde yerinden oynaması gerekir. Şu an için en azından kendi güneş sistemimizin yakınında böyle bir sarsıntıya meydan verecek bir gözlem yok bildiğim kadarıyla. Karadeliği karşı konulmaz bir “aspiratör” olarak düşünmemek lazım. Herhangi bir yıldız ne kadar çekim kuvveti uyguluyorsa, o yıldızın kütlesine sahip karadelik de o kadar çekim kuvveti uygular. Galaksimizin içerisinde karadeliklerin bulunması, yıldızların bulunması ile aynı oranda çekim yaratır. Bu yüzden olağandışı bir durumun söz konusu olduğu söylenemez. Güneşimizin karadelik olarak çökmesi durumunda dahi, ona bağlı gezegenlerin çekim dengelerinde herhangi bir oynama söz konusu olmayacaktır. Bazı araştırmacılar, karadelikle ilişkili kötü bir senaryoyu güneş sistemimiz için olası görme eğilimine girdiler. Bu tezi savunanlar Kur’an’daki bazı ayetleri dayanak olarak gösteriyorlar. Kur’an’da “Güneşin kara balçıklı bir suda battığının” yazıldığı Kehf suresi 86. Ayetteki kara balçık, kara delik anlamına geliyor bu görüşe göre ve Güneş, bir kara delikte “batıyor”. Kıyamet, işte o zaman, Güneş’in ve sonrasında belki ona bağlı diğer gezegenlerin de kara delik içinde yok olacağı zaman olarak tasvir ediliyor. Kıyamet, bölgesel çaptadır bu inanca göre, evrenin tamamıyla ilişkili değildir.

(Zaman Aynası Kitabımdan)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder