Annie Besant ilginç bir kişilik…
Bir Marksist ve kadın hakları savunucusu olarak adının hem Clara Zetkin ve Rosa Luxemburg gibi 19. yüzyılın efsane kadın aktivistleriyle birlikte anıldığını, hem de, spiritualist ve çağdaş okültizmin kurucusu Helena Petrovna Blavatsky’nin sadık bir takipçisi olarak tarihe geçtiğini görürürüz.
Besant’ın marifetleri bunlarla da bitmez: O aynı zamanda kadınların da kabul edildiği “karma mason localarının” (co-masonry) fikir mimarı ve dünyaca ünlü Hintli düşünür Jiddu Krishnamurti’nin de manevi annesidir. Besant, o meşhur Hindistan gezileri sırasında, zekâ ve yeteneklerinden etkilendiği Krishnamurti’yle bir rastlantı eseri karşılaşmış ve evlat edinmiştir.
Politik bir aktivist olarak Besant, gerek konuşmaları gerek de yazılarıyla, sağlıksız endüstriyel koşullarda çalışan işçilerin sosyal haklarından İrlanda’nın bağımsızlığına ya da doğum kontrolünden vejetaryenliğe kadar, radikal sol diyebileceğimiz bir çizgide ateşli mücadelelere girişmiştir.
Karl Marx’ın temel, kuramsal metinlerini ilk kez İngilizce’ye çeviren Edwar Aveling ve ünlü yazar George Bernard Shaw’un, Besant’ın düşünce alışverişinde bulunduğu iki yakın aile dostu olduğunu biliyoruz. Aveling, bir süre Marx’ın kızı Eleanor’la birlikte yaşamış, bir anlamda Marksist öğretinin merkezinde yetişmiş ve Besant’ın düşünce dünyasını oldukça etkilemiş bir entelektüeldi…
Besant, 1887 yılında, Charles Bradlaugh ile birlikte Why I Do Not Believe In God (Neden Tanrıya İnanmıyorum) adında bir kitapçık yayınlamıştı. İlginçtir, 1887, Besant’ın Teozofi Derneği’nin kurucusu H.P. Blavatsky ile de tanıştığı yıldır. Yani ateizm bayrağını göndere çektiği yıl, aynı zamanda Besant’ın reenkarnasyon, durugörü medyumluğu ya da Budist inanç sistemini araştırmaya başladığı yıl olmuştu…
Helena P. Blavatsky, Gizli Öğreti (The Secret Doctrine) ve Peçesiz İsis (Isis Unveiled) gibi kitaplarıyla, hem kendi döneminin, hem de günümüzün yeniçağ öğretilerinin akıl hocası, ilham perisi, “Pallas Athena”sı olmuş bir figür. Manly P. Hall, Blavatsky için “Rus Sfenksi” diyor. Blavatsky’nin mistik karizması ve okült doktrininden oldukça etkilenen Besant da, hayatının ikinci yarısını teozofi derneklerinin yöneticiliğine dek uzanan “spritüal bir misyona” adıyor…
Farabi için İkinci Hoca (Muallim el Sani) denir. Birinci hoca Aristoteles’tir çünkü. Bir anlamda teozofi hareketinin, Blavatsky’den sonra gelen ikinci üstadı da Annie Besant’tır. Dönemin bu iki güçlü kadın figürü arasındaki işbirliği hayatlarının sonuna dek sürmüştür. Öyle ki Madam Blavatsky, Besant’ın evinde hayata gözlerini yummuştur.
Mavi Kalem Yayınları, on dokuz ve yirminci yüzyıl Avrupa’sının, bu sıradışı kişiliği Annie Besant’ın iki kitabını okurlarına sunuyor. Teozofi ve spiritüalizm meraklıları, bu tarihsel metinleri kitaplıklarında bulundurmak isteyeceklerdir. Herkese iyi okumalar…
Kubilayhan Yalçın