Bizler, Homo insan cinsinin Sapiens türüyüz. Tarih
sahnesinden silinen Homo Rudolfensis, Homo Erectus, Homo Neandertalensis ve
diğer insan türlerinden bizleri ayıran şey bilişsel özelliğimiz, dil kullanma
becerimizdir. Bu beceri, sadece bir defasında, bir dişide mutasyon yoluyla meydana geldi. Yararlı bir mutasyon olduğu için bu
tek dişiden gelecek nesillere yayıldı, türü güçlendirdi ve DNA kopyalama
yoluyla bugün insanlık dediğimiz medeniyeti meydana getirdi. Dikkat ederseniz
bu mutasyon öyle radikal bir sıçramaydı ki bir anda insanı diğer hayvanlardan
ayırdı ve gezegenin kralı haline getirdi. Eğer bu devrimden evvel böyle bir
şeyin mümkün olduğunu söylemeye çalışabileceğiniz bir zekâ bulsaydınız,
muhtemelen “Dil ve yazı mı? Bilişsel ve sosyal yetenekler mi? Bu bir delilik!
Taşların dile gelmesinden farksız bir şey!” gibi bir cevapla karşılaşırdınız.
Ama işte oldu ve bugün o büyük büyük büyük anamız sayesinde düşüncelerimi size
bir kitap formatında aktarabiliyorum.
Şimdi
böylesine yararlı bir başka mutasyonu geçirebileceğimizi farz edin. Hatta belki
bazılarımız geçirmiş bile olabilir. Nasıl ki tek bir hamlede beyindeki bilişsel
yetenek ortaya çıktıysa ve insanların konuşma diline dayanan örgütlü bir toplum
kurmasına vesile olduysa yine tek bir hamlede, onu daha da yukarı çıkaracak bir
mutasyon meydana gelemez mi? Veya getirilemez mi? Bu her zaman, her doğan yeni
bir bebekte olabilir. Mutasyonlar her zaman oldu ve olmaya devam ediyor. Ayrıca
bugün bilimin geldiği seviyede artık genlere yapay olarak müdahale
edilebiliyor…
Yuvah
Noah Harari, Homo Sapiens kitabının “Homosapiens’in Sonu” bölümünde şöyle
dikkat çekici bir paragrafa yer veriyor: “Geliştirilmekte olan tüm projeler
içinde en devrimci olanı, bir bilgisayarın hem insan beyninin elektrik
sinyallerini okumasını sağlayan, hem de aynı anda beyne okuyabileceği elektrik
sinyalleri aktaran bir beyin-bilgisayar arayüzü tasarlama çalışmasıdır. Bu tür
arayüzler beyni doğrudan internete veya pek çok beyni birbirine bağlayıp bir
çeşit beyin interneti kurarsa ne olur? Beynin kolektif bir hafıza bankasına
doğrudan erişimi olursa insan hafızasına, bilincine, kimliğine ne olur? Böyle
bir durumda örneğin bir siborg bir diğerinin anılarına ulaşabilir. Bu anıları
duyumsamak, bir otobiyografide okumak ya da hayal etmek değil, doğrudan sanki
kendi anılarıymış gibi onları hatırlamaktan bahsediyoruz. Zihinler kolektif
hale geldiğinde kişinin kendisi veya toplumsal cinsiyet kimliği gibi kavramlara
ne olur? Hayal sizin zihninizde değil de kolektif bir hayaller deposundaysa
kendinizi nasıl bilebilir veya hayalinizin peşinden nasıl gidebilirsiniz? Böyle
bir siborg artık insan değildir, hatta organik bile değildir, tamamen farklı
bir şeydir. Bu yaratık o kadar farklı olacak ki, bunun felsefi, psikolojik veya
siyasi etkilerini şu an anlamamız mümkün değildir.”
Harari’nin bahsettiği ve siborga ait olarak
tanımladığı yetenekler esasen bugün kimi insanlar tarafından sergileniyor.
Bu olgunun varlığını öncelikle kendimde, sonra da araştırmalarım esnasında
diğer birçok insanda tespit ettim. En basit örnek, aynı gece bir danışanımla
bir arkadaşımın birbirinden bağımsız olarak bana yolladıkları birer mesajdı.
İlk kişinin mesajı “Dün gece ruhuma korku yüklendiğini hissettim. Miras
davalarımız için kardeşlerle iyi değiliz. Erkekler paylarını satın almak için
kızları böldü.” idi. İkinci kişinin mesajı ise “Dün gece bir rüya gördüm.
Yabancı bir aktör anlayamadığım bir sebeple hesabıma 4 milyon dolar yatırıyor.
Parayı bana bağışlıyor, ben de çok mutlu oluyorum. Sonra abim dolar hesabımı
gasp edip kayıplara karışıyor. O kadar çok ağlıyorum ki babama gidip şikâyet
ediyorum. Ağlayarak uyandım.” şeklindeydi. İkinci mesajın sahibi olan kişi, ilk
mesajı yollayan kişinin problemini rüyasında birinci şahıs olarak yaşamıştı. Eğer rüyasını bana yazmasaydı ve ilk mesajın
sahibi de sıkıntısını paylaşmasaydı, rüyasında gördüğünün başka birinin
yaşadığı bir sorun ve korku olduğunu asla öğrenemeyecekti. Abisiyle
arasında herhangi bir problemi yoktu, iyi anlaşıyorlardı. Ama işte rüyasında
diğer kadının babasını temsilen gördüğü “yabancı
bir aktör”, hesabına yüklü bir parayı (miras olarak) yatırıyordu. Ve aile
içinde bir husumet baş gösteriyordu. Rüya, gerçekte rahmetli olan babaya abiyi
şikâyet etmeyle sona eriyor.
Bu
kitabımda buna benzer örneklerin yanı sıra, çok daha ileri yeteneklere sahip
olduğumuzu gösteren başka örnekler de bulacaksınız. Yuval Noah Harari’nin,
kitabında ancak siborglara layık gördüğü “başka bir kişinin anılarını
kendininmiş gibi görme” yeteneğini ve bunun yanı sıra birçok ilginç başka
psişik yeteneği hâlihazırda gösterenler var. Bunun nasıl olup da mümkün
olduğunu ben bilmiyorum. Zaten sahip olduğumuz bir yetenekti de kullanmayı mı
unutmuştuk? Birileri tarafından baskılanmış mıydı? Yoksa yepyeni bir
özelliğimiz mi? Onu sergileyen kişilerin DNA’sında belirli bir farklılık var
mı? Yoksa birileri tarafından denek olarak mı kullanıldık? Bilim, gelecekteki
“dijital insanlardan”, zihinlerin bilgisayara aktarılma olasılığından, tüm
beyinlerin haberli veya habersiz olarak telepatik bir ağa bağlanmasından ve bir
“kovan” oluşturmasından bahsetmektedir. Doğrusu insanın gelecekte nasıl bir
türe evrileceğini şu anki bilincimizle ne hayal edebilir ne de idrak
edebiliriz. Gelinecek bu aşama bir “süperinsanı” mı yaratacak yoksa bireysel
algının ve benliğin sonunu mu getirecek? Bu kitapta da görebileceğiniz gibi
bugün bile insanların sergilediği açıklaması güç bir çok psişik yetenek vardır
ve türümüzün geleceğinin ne yönde şekilleneceğine dair emareler göstermeleri
yüzünden bunların çok ciddi bir şekilde araştırmaları gerekir. Bilimsel araştırmaların
yapılması halinde aradığımız cevapları belki de bilebiliriz. Belki diyorum,
çünkü cevaplar fiziksel dünyada değil de metafizik dünyada bulunuyor
olabilirler.
Bu
kitabımızın, kendi içinde uyuyan devi fark etmesi gereken kişilere ulaşmasını
gönülden diliyorum. İyi okumalar.
http://www.hermeskitap.com/catalog/product_info.php?products_id=102697
http://www.hermeskitap.com/catalog/product_info.php?products_id=102697