17 Ekim 2017 Salı

HİPERKÜP'E GİRİŞ


Bizler, Homo insan cinsinin Sapiens türüyüz. Tarih sahnesinden silinen Homo Rudolfensis, Homo Erectus, Homo Neandertalensis ve diğer insan türlerinden bizleri ayıran şey bilişsel özelliğimiz, dil kullanma becerimizdir. Bu beceri, sadece bir defasında, bir dişide mutasyon yoluyla meydana geldi. Yararlı bir mutasyon olduğu için bu tek dişiden gelecek nesillere yayıldı, türü güçlendirdi ve DNA kopyalama yoluyla bugün insanlık dediğimiz medeniyeti meydana getirdi. Dikkat ederseniz bu mutasyon öyle radikal bir sıçramaydı ki bir anda insanı diğer hayvanlardan ayırdı ve gezegenin kralı haline getirdi. Eğer bu devrimden evvel böyle bir şeyin mümkün olduğunu söylemeye çalışabileceğiniz bir zekâ bulsaydınız, muhtemelen “Dil ve yazı mı? Bilişsel ve sosyal yetenekler mi? Bu bir delilik! Taşların dile gelmesinden farksız bir şey!” gibi bir cevapla karşılaşırdınız. Ama işte oldu ve bugün o büyük büyük büyük anamız sayesinde düşüncelerimi size bir kitap formatında aktarabiliyorum.
            Şimdi böylesine yararlı bir başka mutasyonu geçirebileceğimizi farz edin. Hatta belki bazılarımız geçirmiş bile olabilir. Nasıl ki tek bir hamlede beyindeki bilişsel yetenek ortaya çıktıysa ve insanların konuşma diline dayanan örgütlü bir toplum kurmasına vesile olduysa yine tek bir hamlede, onu daha da yukarı çıkaracak bir mutasyon meydana gelemez mi? Veya getirilemez mi? Bu her zaman, her doğan yeni bir bebekte olabilir. Mutasyonlar her zaman oldu ve olmaya devam ediyor. Ayrıca bugün bilimin geldiği seviyede artık genlere yapay olarak müdahale edilebiliyor…
            Yuvah Noah Harari, Homo Sapiens kitabının “Homosapiens’in Sonu” bölümünde şöyle dikkat çekici bir paragrafa yer veriyor: “Geliştirilmekte olan tüm projeler içinde en devrimci olanı, bir bilgisayarın hem insan beyninin elektrik sinyallerini okumasını sağlayan, hem de aynı anda beyne okuyabileceği elektrik sinyalleri aktaran bir beyin-bilgisayar arayüzü tasarlama çalışmasıdır. Bu tür arayüzler beyni doğrudan internete veya pek çok beyni birbirine bağlayıp bir çeşit beyin interneti kurarsa ne olur? Beynin kolektif bir hafıza bankasına doğrudan erişimi olursa insan hafızasına, bilincine, kimliğine ne olur? Böyle bir durumda örneğin bir siborg bir diğerinin anılarına ulaşabilir. Bu anıları duyumsamak, bir otobiyografide okumak ya da hayal etmek değil, doğrudan sanki kendi anılarıymış gibi onları hatırlamaktan bahsediyoruz. Zihinler kolektif hale geldiğinde kişinin kendisi veya toplumsal cinsiyet kimliği gibi kavramlara ne olur? Hayal sizin zihninizde değil de kolektif bir hayaller deposundaysa kendinizi nasıl bilebilir veya hayalinizin peşinden nasıl gidebilirsiniz? Böyle bir siborg artık insan değildir, hatta organik bile değildir, tamamen farklı bir şeydir. Bu yaratık o kadar farklı olacak ki, bunun felsefi, psikolojik veya siyasi etkilerini şu an anlamamız mümkün değildir.”
            Harari’nin bahsettiği ve siborga ait olarak tanımladığı yetenekler esasen bugün kimi insanlar tarafından sergileniyor. Bu olgunun varlığını öncelikle kendimde, sonra da araştırmalarım esnasında diğer birçok insanda tespit ettim. En basit örnek, aynı gece bir danışanımla bir arkadaşımın birbirinden bağımsız olarak bana yolladıkları birer mesajdı. İlk kişinin mesajı “Dün gece ruhuma korku yüklendiğini hissettim. Miras davalarımız için kardeşlerle iyi değiliz. Erkekler paylarını satın almak için kızları böldü.” idi. İkinci kişinin mesajı ise “Dün gece bir rüya gördüm. Yabancı bir aktör anlayamadığım bir sebeple hesabıma 4 milyon dolar yatırıyor. Parayı bana bağışlıyor, ben de çok mutlu oluyorum. Sonra abim dolar hesabımı gasp edip kayıplara karışıyor. O kadar çok ağlıyorum ki babama gidip şikâyet ediyorum. Ağlayarak uyandım.” şeklindeydi. İkinci mesajın sahibi olan kişi, ilk mesajı yollayan kişinin problemini rüyasında birinci şahıs olarak yaşamıştı. Eğer rüyasını bana yazmasaydı ve ilk mesajın sahibi de sıkıntısını paylaşmasaydı, rüyasında gördüğünün başka birinin yaşadığı bir sorun ve korku olduğunu asla öğrenemeyecekti. Abisiyle arasında herhangi bir problemi yoktu, iyi anlaşıyorlardı. Ama işte rüyasında diğer kadının babasını temsilen gördüğü “yabancı bir aktör”, hesabına yüklü bir parayı (miras olarak) yatırıyordu. Ve aile içinde bir husumet baş gösteriyordu. Rüya, gerçekte rahmetli olan babaya abiyi şikâyet etmeyle sona eriyor.
            Bu kitabımda buna benzer örneklerin yanı sıra, çok daha ileri yeteneklere sahip olduğumuzu gösteren başka örnekler de bulacaksınız. Yuval Noah Harari’nin, kitabında ancak siborglara layık gördüğü “başka bir kişinin anılarını kendininmiş gibi görme” yeteneğini ve bunun yanı sıra birçok ilginç başka psişik yeteneği hâlihazırda gösterenler var. Bunun nasıl olup da mümkün olduğunu ben bilmiyorum. Zaten sahip olduğumuz bir yetenekti de kullanmayı mı unutmuştuk? Birileri tarafından baskılanmış mıydı? Yoksa yepyeni bir özelliğimiz mi? Onu sergileyen kişilerin DNA’sında belirli bir farklılık var mı? Yoksa birileri tarafından denek olarak mı kullanıldık? Bilim, gelecekteki “dijital insanlardan”, zihinlerin bilgisayara aktarılma olasılığından, tüm beyinlerin haberli veya habersiz olarak telepatik bir ağa bağlanmasından ve bir “kovan” oluşturmasından bahsetmektedir. Doğrusu insanın gelecekte nasıl bir türe evrileceğini şu anki bilincimizle ne hayal edebilir ne de idrak edebiliriz. Gelinecek bu aşama bir “süperinsanı” mı yaratacak yoksa bireysel algının ve benliğin sonunu mu getirecek? Bu kitapta da görebileceğiniz gibi bugün bile insanların sergilediği açıklaması güç bir çok psişik yetenek vardır ve türümüzün geleceğinin ne yönde şekilleneceğine dair emareler göstermeleri yüzünden bunların çok ciddi bir şekilde araştırmaları gerekir. Bilimsel araştırmaların yapılması halinde aradığımız cevapları belki de bilebiliriz. Belki diyorum, çünkü cevaplar fiziksel dünyada değil de metafizik dünyada bulunuyor olabilirler.

            Bu kitabımızın, kendi içinde uyuyan devi fark etmesi gereken kişilere ulaşmasını gönülden diliyorum. İyi okumalar.
http://www.hermeskitap.com/catalog/product_info.php?products_id=102697

5 Ekim 2017 Perşembe

MESAJ


Mesaj iletmek adetim değildir ama bunu iletmem lazım diye hissediyorum. Konu beni aşar, isteyen ilgilensin.
1- Fiziksel boyuttan astral bilince geçenler çoğalacak ama kendi tuzakları içinde oyalanacaklar.
2- Sadece küçük bir yüzde kişisel mesele ve meraklarla oyalanmamayı başaracak.
3- Bunların sahici alanlara girmesinin önünde bir zorluk daha var: Bilgi kirliliği yüzünden "kapıları" bulmaları zorlaştı, epey uyanık olmaları lazım.
4- Şu anda tüm dünya, insan dahil "hayvan deneyi" aşamasında, yani bizi öyle görüyor ve koruyorlar.
5- Burada insanın öne çıkması için hala eksik şey "uzmanlaşma" imiş. Yani herkes her şeyle ilgilenmeyecek, çeşitli alanlarda çok ileri uzmanlaşmalar olacakmış
6- DNA'daki ilk prototipi gösterdiler. Çözmemiz gereken şey DNA değilmiş sadece, mutasyonların neden olduğuymuş. Burada bir "göksel tesirden" bahsettiler, vardır yoktur bilemem. Keşke bilim insanı olsaymışım 
7- Yolumuzu tıkayanlardan biri de ruhsal rehberlermiş. Bir duvar gösterdiler, üstünde tek bir boşluk yoktu, "rehber" dolup taşıyordu ama hemen hepsi de uyduruktu, kendine hayırları yoktu. Rehberlerin zaten rehber olarak görünmediğini eklediler. Hiç tahmin etmediğimiz insanlar, bilim insanları, sanatçılar, yazarlar ve hatta senarist ve prodüktörler... Geri kalanlar, yani toplum önünde adı rehber, bilge diye bilinenlerin çoğu bildiğin aktör. Bu da işi zorlaştırıyormuş, kontenjanı sahtelerle doldurduğumuz için doğru düzgünleri eğitip öne çıkarmazlarmış.....