Aşağıda, 2019 yazında gördüğüm Kıyamet vizyonuna yer veriyorum. Yapabildiğim ölçüde yorumunu da ekledim, gözden kaçırdıklarım varsa, okurlarım ekler diye düşünüyorum...
Okuldaki çocuklar bir sinema salonuna girmişler. Ben de sinema seansının ortasında içeriye giriyorum. İçerisi alacakaranlık. Tam da perde veya sahne değişiyor, önceki film bitip yeni bir film perdeye giriyor. Bulutların arasında havada ve aynı zamanda salonun içinde dev fantastik bir araç görüyorum. Aracı tanımlayamıyorum ama üzerinde tıpkı kendisi gibi fantastik, sürreal bir aktör var. Muazzam, huşu veren, azametli, haşmetli bir görüntüsü vardı. Bu, Jim Carrey’in ta kendisi. Onun oynadığı bir filmi izleyecekmişiz ama kendisi pek istekli değil, hatta sahneden kaçmaya çalışıyor. Fakat üzerinde durduğu araç (ona oyuncak diyor) bozukmuş, hatta açıklama yapıyor, “dinamosu bozuk” diyor. Bu absürtlüğü izlerken boş bulduğum bir koltuğa oturmaya çalışıyorum. Yanımda küçük bir oğlan var ve onun da yanında birazı şarap dolu bir kadeh. İstemeden şarabı koltuğa deviriyorum ve oğlan bundan hiç hoşnut olmadı, hatta bana kızdı. Sonra salonda bir ara verildi ve ben dışarı çıktım.
Uzun uzun apartmanlar arasında bir yerdeyim ve orada bekliyorum. Üniversiteden tanıdığım Cem adında bir arkadaşım geldi. Genç hali, yüzü aydın, saçı başı düzenli ve güzel. Dikkatim boyuna çekiliyor çünkü benden çok çok uzun ve ona küçük bir çocukmuşum gibi başımı yukarı kaldırıp bakmak zorunda kalıyorum. Birbirimizi gördüğümüze çok sevindik. Ona “Sen hiç UFO gördün mü” diye sordum. “Evet”, dedi, “Babam için bir araba yaptıracaktım, arabayı servise götürdüm ve şanzımanının olmadığı ortaya çıktı. Şanzımanı olmadan bir araba gider mi hiç?” Cem ile beraber bir otobüse binip Kartal semtine gideceğiz. Ona otobüste yer verdiler, hemen önünde bir bebek arabası tutuyordu fakat bebek arabasının içi boştu.
Vizyonun iki ayrı bölümünde aynı konu işleniyor. İlkinde Jim Carrey, ikincisinde Cem adını alıyor. Jim ile Cem fonetik olarak benzer. Cem sözlük anlamı olarak hükümdar, şahtır, “toplanma, bir araya gelme, cemaat” tir, vizyonda ise Tanrısal bir varlığı simgelemektedir - karttaki melek. Toplayan, bir araya getiren, dirilten, kabirden kaldıran Tanrısal varlık, melek, Cem veya Jim veya Cebrail. Bu tanrının ayrıca pagan kültürlerin Bitki Tanrısı olduğunu da söyleyebiliriz ki zaten vizyonun ilk bölümünde bir şarap kadehini istemeden yere döküyorum. Pagan ritüellerde şarap, Tanrı’nın şerefine toprağa dökülürmüş. Sonradan geleneklerde ölmüşlerin şerefine kadehi toprağa dökmek şeklinde evrilmiş. Burada yine yere dökülen şarapta bir ölüm simgeciliği yakalıyoruz. Kadehteki şarabın dökülmesi, yaşamın kadehten, yani formdan çıkması anlamına da gelir. Kadeh ise küçük bir oğlan çocuğunun yanında dökülüyor.
Buradaki Tanrısal varlığın, meleğin Mutlak Tanrı olmadığını, bir ikincil tanrı olduğunu mutlaka bilelim, buradaki Cem, Jim ya da Cebrail, dünya işleriyle sorumlu bir tanrı çünkü kendinin de bir babası var. Onun çok üst bir varlık veya arketip olduğu epey uzun boyundan da anlaşılıyor. O bir Demiurgos, ve ilk vizyonda üstünde oturduğu araba, ikinci vizyonda ise babasına ait olduğunu söylediği araba Hezekiel’in görüsündeki araba olan Merkabah. Yani Tanrı’nın arabası. Ve bu aracın arızası yüzünden tanrı oyunda oynamaya isteksiz.. Yani kendini sahnede göstermeye, rolünü oynamaya ve kendini görünür kılmaya, ifade etmeye yetersiz.
Vizyonun en önemli kısmı bence, bu araçta bir arızanın olması. İlkinde dinamosu bozukmuş ve tamire gidecekmiş. Diğerinde ise şanzımanı yokmuş. Dinamo, yakıtı ateşleyen bir cihazdır ve aynı zamanda “dinamik” yani hareket anlamına gelir; şanzıman ise motorun gücünü tekerleklere aktaran ve hareket ettiren aksamdır. Hareket aksamıyla ilgili ciddi bir sorun söz konusudur. Demek ki gelecekte dünyanın hareketiyle, "canıyla" ilgili bir problemle karşılaşacağız.
Vizyonların kesildiği ve trans veya rüyadan çıktığımız yer genelde en can alıcı noktadır. Bu vizyonda da Tanrısal Melek-Cem ile birlikte bir otobüse biniyoruz. Toplu taşıma aracına. Ona yer verdiklerinde elindeki boş bir bebek arabası görüyorum. Bu, dünyanın sonudur (çünkü toplu bir taşıma aracı vardır) ve boş bebek arabası ise gelecekte yeni bir dünyanın doğacak olmasına imadır… Bu vizyon hem evrensel hem de kişisel ölçekte anlamlıdır.
Dünyanın hareket etmesi ve herşeyin durmadan değişmesi onun varoluşunun önkoşuludur. Dünya ahlaki ve erdem bakımından aşırı bir bozunuma uğradığında, yani karması artık temizlenemeyecek kadar ağırlaştığında aşınır, yani “canı” da aşırı kirlenmiş olur ve artık bedeninden çıkmasının ve yargılanmasının vaktidir..
KIYAMET
Peki bu “can çıkma” nasıl olacaktır? Dünyanın birkaç kez kıyamet geçirdiği bilinir. Bir defasında su elementiyle, yani tufanla kıyamdan geçirildiyse diğerinde ateşle, yani volkanik patlama ve yangınlarla zarar görmüştür. Bilinen son kıyamet Nuh Tufanı olduğuna göre bundan sonra bir ateş felaketi söz konusudur. Ayrıntılarına girmek istemiyorum ama vizyonda dünyanın sonuna dair gördüklerimi söyleyeyim. Kimsenin açıklayamadığı bir takım ilk bakışta masum görünen iklim değişimleri, yağmur ve rüzgarlar olacak. Fakat bu yağmurlar durup dururken yağmaya başlayacak ve zehirli olacaklar. Radyasyon bulutları önce küçük çapta aniden toplaşıp bir şehrin insanlarını hazırlıksız yakalayacaklar. O kadar zehirli olacaklar ki üstüne yağdıkları insanı kısa sürede hasta edecekler. Kimse kimseye yardım edemeyecek, yardım etmeye çalışan kurtulamayacak. Japonya’da ne olduysa bir benzeri ama daha büyük çaplı olacak fakat bir defada değil. Yani tek bir nükleer patlama şeklinde değil. Bu daha çok iklimsel ve atmosferin garipliklerinin bir ürünü olacak… Ve bu sorunun güneşteki radyoaktif olaylarla ilgili olması çok muhtemeldir…