Rudolf Steiner'in Üst Alemler isimli kitabının Fizikötesi Hayat ve onu Tanımak adlı ilk bölümünde güzel bir yazı bulunur. Ünlü okült yazarın değindiği sorunla hemen her gün karşılaşan biri olarak bu yazıyı çevirip sayfamda yayınlama ihtiyacı hissediyorum.
Transandantal gerçeklikle ilgilenen çoğu insan, benzer bir soru sormaktadır: Bu bilgilere kendi başımıza ulaşmamızın bir yolu var mıdır? Günümüz insanının, otorite bir isimce söylenmiş olsa bile, inanca dayalı bilgilere itibar etmeyeceğini ve varsayımlarını kendi mantıksal süreçleri sonucuna dayandırmayı istediğini biliyoruz. Ve bundan dolayı mistik ve teozofistler insanın metafizik gerçekliği ve kaderi ile, ruhunun doğum öncesi ve ölüm sonrasıyla ilgili bir şeyler iddia ettiklerinde günümüzün bu temel sorusuyla karşılaşmaktadırlar. Soruyu soranlara göre bu tip dogmalara sadece onların gerçekliğine ikna olunabilecek bir yol da gösterildiği zaman önem atfedilebilir.
Böylesi bir talebe hak vermemek mümkün değildir ve her
gerçek mistik veya teosof onun karşısında boyun eğmek durumundadır. Fakat şu da
bir gerçektir ki, bu soruyu soranların çoğu, mistik konulara karşın derin bir
kuşkuculuk ve ANTAGONİZM beslemektedir.
Mistik, açıklanmış olan gerçeklerin nasıl tanınabileceğini
izah etmeye başladığında bu his ayyuka çıkmaktadır, çünkü onlar, “Gerçek olan
her şey ispatlanabilir, iddia ettiklerinizi lütfen ispatlayınız.” derler. Daha
sonra kuşkucular, gerçeğin daima basit ve anlaşılır olması gerektiğini, en mütevazı
entelektüellik için bile ulaşılabilir olması gerektiğini söylerler ve gerçeğin
birkaç seçilmiş kişiye “garip bir inisiyasyon” olarak verilmiş olamayacağını
eklerler. Ve böylesi bir mantık yürütmenin sonucunda transandantal gerçeği
taşıyan kişi sıkça aforoz edilir, çünkü o getirdiği öğretiyi herkesin anlaması
adına bilim adamlarına benzer bir ispat sağlayamamaktadır. Bu kuşkucu ve
reddedici çoğunluğun haricinde bir kısım insan mistik verilere karşı daha
dikkatli davranmakta ve fakat bunlar bile verilen bilgileri detaylı bir şekilde
incelemekten kaçınmaktadır. İsteksizliklerini, yeni öğretinin aklın normal
kavrayış şekline ters geldiğini söyleyerek haklı çıkarmaya çalışmaktadırlar.
Sonrasında da doğum ve ölüm sınırlarının ötesinde neler olduğunun normal duyu
organlarıyla bilinemeyeceğini düşünerek teskin olmaktadırlar. (Rudolf Steiner)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder