Masonik düşünür ve okültizm araştırmacısı
Manly Palmer Hall (1901-1990), The
Phoenix kitabında Madame Blavatsky için “Rus Sfenksi” ifadesini kullanır ve
onu, “şaşırtıcı üçlü” (bewildering triad) olarak tanımladığı ve diğer üyeleri
Saint-Gérmain Kontu ve Cagliostro olan gizemli bir ekibin üçüncü kişisi ilan
eder.1
Hall’un
Blavatsky’yi nasıl bir onurla taçlandırdığını anlamak için, yazarın Tüm Çağların Gizli Öğretileri kitabına
da bir bakmak gerekebilir. Hall, kitabın Gizemler
ve Elçileri adlı bölümünde, kadim gizem okulları ve pagan mabetlerinin
öğretilerini tarih boyunca saklayan ve aktaran, aralarında Pisagor, Giordino
Bruno ve Francis Bacon’un da olduğunu iddia ettiği bazı “İnisiye-Öğretmenler”in
adlarını sayar. Fakat aralarından üçüne özel bir yer verir: Hypatia,
Saint-Gérmain Kontu ve Cagliostro.2
İtalya’daki
sansasyonel P2 Mason Locası’nın Büyük Üstadı
Licio Gelli’nin bir dönem veliahtı ilan edilen ve Ordo Illuminatorum Universalis adlı locanın büyük üstatlarından
Leo Lyon Zagami’nin, Confession of an
Illuminati (Bir İlluminat’ın İtirafları) kitabında da bu “şaşırtıcı üçlü”
yine yan yana geliyor.
Zagami, kitapta “the
superior secret society” (yüksek gizli topluluk) dediği son derece gizli
oluşumlardan bahsediyor ve bu tarz toplulukların en önemli özelliğinin, sahada,
çok özel ve gizli görevler üzerinde çalışmak olduğunu belirtiyor. Bu tarz
örgütlerin üyeleri eski tabirle nev-i şahsına münhasır, zor işlerin üstesinden
gelebilecek sıradışı insanlardan seçiliyor ve onlara “nobel travelers” (soylu gezginler) deniyor. Bu kişiler gezgin
tüccar vs. gibi kimliklerle sahaya sürülen “görevli/yetkili vaizler”
(authorized spokespersons), misyonerlerdir. Doğrudan Görünmez Efendiler
(Invisible Masters), Bilinmeyen Üstünler
(Unknown Superiors) ya da Gizli Şefler’den (Secret Chiefs) emir alırlar. Zagami
tarihteki birkaç ünlü “soylu gezgin”ın adını sıralar: Eirenaeus Philaletes,
Saint-Gérmain Kontu, Cagliostro, Filippo Buonarotti ve Helena Petrovna
Blavatsky...3
Rus Sfenksi ya da soylu
gezgin gibi ifadelerin yanında, Batı ezoterizminin en etkin figürü, günümüz
Yeni Çağ ruhsal öğretilerinin ana tanrıçası hatta ilk Hippi olarak da anılan
Madame Blavatsky’nin okült karizması ve popülaritesi zaman içinde kaybolmak
yerine giderek artıyor. Öyle ki Blavatsky, Dünya’nın ince bedenine takılı
kalmış zamanüstü bir hayalet gibi, her an, her yerde karşımıza çıkıp o “Sirius
mavisi”, ipnotik gözlerini üstümüze dikiyor; melekler ve şeytanlar, gerçekler
ve yalanlarla dolu sırlı, saklı, gizli, gizemli ve zaman zaman da kirli ve
tehlikeli bir dünyaya bizi cezbediyor.
Şimdi
şu her an, her yerde karşımıza çıkıyor savını biraz açalım…
Değerli
gazeteci Rahmi Turan, Hürriyet’te yayımlanan 20 Temmuz 2008 tarihli köşe
yazısında şöyle diyordu:
“Agarta aşağı, Agarta yukarı... Ergenekon
davası ile birlikte günlük hayatımıza da, siyaset edebiyatımıza da ‘Agarta
efsanesi’ girdi. Günlerdir bu hayal ürününü konuşup duruyoruz. ‘Shambala’, ‘Dünyanın Kalbi’, ‘Yüce Ülke’,
‘Bilgiler Ülkesi’ gibi çeşitli adlarla ifade edilen Agarta, söylenceye göre,
binlerce yıl önce denize batarak yok olduğu ileri sürülen Mu ve Atlantis
kıtalarından göç eden ‘bilim-rahipleri’ tarafından kurulmuş bir organizasyonmuş
[…] Gelelim işin gerçeğine; Agarta ‘Shambala’ adıyla 19’uncu yüzyılda Helena
Blavatsky adında bir Rus kadın tarafından uyduruldu. Tabii ki gerçekte,
yeraltında böyle şehirler yok! Efsaneyi yaratan Blavatsky, 1880’li yılların
başında İstanbul’da at cambazlığı da yapmıştı.
Agarta, eski Tibet ve Hindistan’da
mistik ilimlerle uğraşanların kullandığı bir kavramdır.”4
Yazı,
Agarta ve Şambala mitlerine ilişkin yanlış bilgi ve mantık hataları içermekle
birlikte5, yakın tarihimizin bir hukuk garabeti olan
Ergenekon Davası’nın Birinci
İddianamesi’ndeki ciddiyetsizliklere ve fantezilere haklı bir tepki koyuyordu.
Hatırlanacağı üzere İddianamede Ergenekon Örgütü Agarta ve Şambala mitleriyle
ilişkilendirilmişti.
Biraz
daha geriye gidelim…
Trajik
bir suikastla hayatını kaybeden ABD başkanı John F. Kennedy’nin kardeşi senatör
Robert Kennedy, 5 Haziran 1968 yılında Los Angeles’taki Ambassador Hotel’de
Sirhan Sirhan adlı, 22 yaşındaki Filistin’li bir genç tarafından vurulmuştu.
Sirhan, tutuklanıp hapse atıldıktan sonra, hücresinde okumak üzere Madame
Blavatsky’nin The Secret Doctrine (Gizli
Öğreti) ve Blavatsky’nin iki ardılı, teozofist Annie Besant ve Charles
Leadbeater tarafından yazılmış Talks on
the Path of Occultism: At the Feet of the Master (Okültizm Yolu Üstüne
Konuşmalar: Usta’nın Huzurunda) kitaplarını sipariş etmişti.6
Sirhan’ın
cinayetten önce (Mart 1968) Teozofi Derneği’nin, California Pasadena’daki
şubesi Adyar Locası ve Mayıs ayında da ünlü Gülhaç Örgütü’nün Akhanaton
Locası’ndaki toplantılara katıldığı biliniyor.7 (Teozofi Derneği,
Blavatsky, Albay Olcott ve William Quan Judge tarafından 1875 yılında New
York’ta kuruldu.)
Sirhan’ın
evinde yapılan araştırmalarda Blavatsky ve Leadbeater’a ait başka kitaplar da
bulunmuş, katilin özellikle Blavatsky’nin Isis
Unveiled (Peçesiz İsis) kitabına yoğun ilgi gösterdiği anlaşılmıştı.
McCowen Raporu’na göre Sirhan Isis’in
ilk 477 sayfasını satır satır çizerek okumuştu. Kitabın geriye kalan 225
sayfası ise temizdi.
Ayrıca
Sirhan’ın tuttuğu günlüklerde Blavatsky’nin Trans-Himalayalar’da yaşadığını
iddia ettiği “Görünmez Üstatlar”ından Kut Humi’ye (Koot Hoomi) ve Illuminati
örgütüne gönderme yaptığı birçok ifadeye de rastlanmıştı.
Kimi
araştırmacılara göre Sirhan, CIA’in meşhur MK-Ultra adlı zihin kontrol
projesinin bir ürünüydü. Bu açıdan bakarsak onu “mistik emperyalizm” ve “bilimsel
faşizm”in ağına düşmüş bir kader kurbanı olarak da görebiliriz. Büyük
ihtimalle Sirhan’ın sözde “Teozofik bağlantıları” da planın bir parçasıydı ve
asıl amaç, cinayeti kafayı mistisizmle bozmuş bir meczubun işlediği algısını
yaratmak, asıl failleri kamuoyundan gizlemekti. Yeri gelmişken: Bugün artık K.
Paul Johnson ve Joscelyn Godwin gibi araştırmacılar sayesinde Blavatsky’nin
Koot Hoomi vs. gibi “Yükselmiş Üstatlar”ının (Ascended Masters) “Venüs kökenli”
astral varlıklar değil, Blavatsky’nin mitolojize ettiği gerçek, tarihsel
figürler olduğunu biliyoruz. Hatta Johnson’a göre bu “görünmez üstatlardan”
birisi, siyaset ve diplomasi tarihi açısından bizi de yakından ilgilendiriyor:
Cemalettin Afgani. Hani Abdülhamit’e “mehdilik” iddiasıyla Orta Asya
Müslümanlarını ayaklandırabileceğini vaat eden adam.
Peki
kimdir bu Helena Petrovna Blavatsky?
Asıl
adı Helena Petrovna von Hahn olan HPB, 12 Ağustos 1831 tarihinde Ukrayna’nın, o
dönem Rus toprağı olan Ekaterinoslav
(bugünkü Dnipropetrovsk) şehrinde dünyaya geldi. Babası, Alman kökenli
aristokrat Albay Peter Alexeyevitch, annesi de, adı George Sand’la birlikte on
dokuzuncu yüzyıl feminist hareketi içinde de anılan ve Zenaida R-va mahlasıyla romanlar kaleme alan Helena Andreevna Hahn
idi.
Helena
Andreevna Hahn aynı zamanda İngiliz romancı, politikacı ve İngiliz Gülhaç Topluluğu’nun “Büyük Patronu” Edward Bulwer-Lytton’ın romanlarını ilk kez
Rusça’ya çeviren kişidir. Lytton’ın özellikle Oyuk Dünya Teorisi ve gizli
yeraltı uygarlığı temalı romanı The Coming Race (Geleceğin Irkı)8
Blavatsky’nin ileriki yıllarda geliştireceği Teozofik inanç sistemi ve Nazi
ideolojisinin çıkış noktası olan Ariozofi üzerinde oldukça etkili olacaktır.
Batı ezoterizmi araştırmacısı Nicholas Goodrick-Clarke bu konuya ilişkin: “Liljegren’in karşılaştırmalı metin
incelemelerinde yadsınamaz ölçüde ortaya koyduğu gibi, erken dönem teozofisinin
özellikle İngiliz okült kurgularından esinlenmesi ilginçtir”9
diyor. Ayrıca Lord Lytton, İngiliz emperyalizminin Orta Doğu politikalarına yön
veren Oxford Hareketi’nin de
kurucularındandı. Günümüzde bölgeye kan kusturan Selefilik
ideolojisi/teo-politiği ile bu hareket arasında derin tarihsel bağlar vardır.
Annesinin
genç yaşta ölümünün ardından Blavatsky bir süre büyük dedesi “Privy Councillor”
(Danışma Meclisi Üyesi) Andrei de Fadeev ve Prenses Helena Dolgorukii gibi
akrabalarının yanında kaldı. Okültizm dünyasıyla da ilk kez, yine büyük
dedelerinden simyacı, majisyen, Kabalist ve Gülhaç’cı Hürmason Prens Pavel
Dolgorukii’nin yanında kaldığı yıllarda tanıştı. Joscelyn Godwin’e göre Prens Dolgorukii, Blavatsky’nin El Morya, Kut Humi ve Djwhal Khul gibi isimler verip
mitolojize ettiği tarihsel kişiliklerden biridir. 10
Matmazel
Hahn, 1849 yılında Ermenistan’ın Erivan bölgesinde vali yardımcılığı yapan
Nikifor Blavatsky ile evlendi. Bu mutsuz evlilik uzun sürmedi ve Blavatsky
kocasını terk etti. Onun kimi yazarlarca “mania” olarak tanımlanan ve Türkiye,
Suriye, Filistin, Lübnan, Hindistan, Mısır, Doğu Avrupa, İngiltere, ABD, Kanada
gibi ülkeleri kapsayan seyahat tutkusu ve
süreci bu yıllarda başlar. Blavatsky’nin
bu uzun dünya turunun ilk durağı ise İstanbul’dur…
HPB
ne zaman Türkiye’de gündem olsa, matbuatımız onun İstanbul’da “at cambazlığı”
yaptığı argümanını dillendirmeye bayılır. Fakat bu gözü kara, kabına sığamayan,
psişik ve bir parça da tekinsiz aristokratın İstanbul macerası pek de at
cambazlığıyla geçiştirilecek gibi değildir. Mesela HPB burada Macar kökenli
opera sanatçısı Agardi Metrovitch’le tanışır. Metrovitch, İtalya kökenli,
kilise karşıtı masonik örgüt Carbonari üyesidir. Carbonari’lerin bizim İttihatçılarla
da iletişim halinde olduklarını biliyoruz.
HPB’nin
bu maceralı hayat hikâyesinde karşımıza çıkan ve üzerinde etkisi olduğunu
bildiğimiz birincil figürlerden bazılarını sıralarsak onun ezoterik
bilgilerinin, okült tezlerinin ya da casuslukla suçlanmasına kadar varan
politik ilişkilerinin arkaplanını bir parça aydınlatabiliriz:11
Kadim bilgelik konusunda onu araştırmaya teşvik eden Rus okültist ve Hürmason
Prens Alexander Golitsyn. Teozofi literatüründe Serapis Bey kod adıyla
geçen Koptik büyücü Paolos Metamon. İtalyan ulusalcılığının “peygamberi”
Giuseppe Mazzini. İran Azerisi, politik aktivist, dini reformcu, mason ve
kimilerine göre “entrikacı” Cemalettin Afgani. Blavatsky’yi New York’ta ziyaret
eden ve Teozofi literatüründe Üstat Hilarion olarak geçen Kıbrıslı
büyücü/sihirbaz Ooton Liatto. Cemalettin Afgani’nin öğrencisi Mısırlı oyun
yazarı, gazeteci James Sanua. Sanua Mısır devleti tarafından Paris’e sürülmüş
ve ömrünün geri kalanını burada geçirmişti. Parisli spiritüalist, HPB’nin Teozofi Derneği’nin ilk
kurulduğu yıllardaki mali destekçilerinden Caithness Kontesi Marie. Kontes’in
Paris’teki evi bir spiritizm (ruh çağırma) ve teozofi yuvasıydı. Binbir
Gece Masalları ve Kama Sutra gibi yapıtları
İngilizce’ye çeviren, seyyah, linguist, birçok okült topluluğa katılmış ve
ileriki yıllarda da Teozofist olan Sir Richard Burton. İngiliz diplomat,
Cemalettin Afgani’yi Kahire’deki mason localarıyla tanıştıran, 1870 ve 80’lerde
Teozofi Derneği’nin kurucularıyla yakın iletişim halinde olan Raphael Borg. Amerikalı
spiritüalist, konuşmacı ve Teozofi Derneği kurucularını Arya Samaj ve Sinhalese
Budizmi liderleriyle tanıştıran James Peebles. Rus gazeteci, Blavatsky’nin
Rusya’daki yayıncısı, Hindistan’da Cemalettin Afgani ile görüştüğü bilinen ve
komploculukla itham edilen Mikail Katkov. Kaşmir Mihracesi, Vedanta âlimi,
HPB’nin ve Teozofi Derneği’nin Hindistan’daki mali destekçisi, Teozofi
literatüründe El Morya kod adlı Ranbir Singh. Yine Teozofi Derneği’yle
bağlantılı Singh Sabha Hareketi’nin
kurucularından Sirdar Thakar Singh Sandhanwalia ya da Üstat Koot Hoomi Lal Singh.
Pencaplı Sih gazeteci, politikacı ve filantropist Sirdar Dayal Singh Majithia
ya da Djwhal Khul (Cevval Kul). Sinhalese Budistleri’nin yüksek
rahibi, Teozofi Derneğinin onursal başkanlarından Sumangala Inansa. Güney
Hindistan’ın saygın Advaita Vedantist gurusu ve Teozofi Derneği kurucuları
tarafından inisiye rahip olarak büyük saygı gören Mysore’li Swami
Sankaracharya…
Resim 1. Koot Hoomi Resim 2. El Morya
Blavatsky,
ABD’de bulunduğu 1873 yılında Albay Henry Steel Olcott ile tanışıp, yakın dost
oluyor. Buna bir tür teozofik yol arkadaşlığı da denilebilir. HPB bu dönem
Amerika’da bir “medyum” olarak da
ünleniyor. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi 1875 yılında New York’ta Olcott ve
Judge ile birlikte Theosophical Society’yi (Teozofi Derneği) kuruyorlar. H. S.
Olcott, bir dönem Abraham Lincoln suikastından kovuşturmaya uğramış bir
hürmason.
Blavatsky’nin
Teozofi Derneği’nin ilk üyeleri arasında, fikrimce gözden kaçırılmaması gereken
önemli bir figür daha var. Yine Olcott gibi asker kökenli ve 33. derece bir
hürmason olan Albert Pike. Manly P. Hall, Pike için “Hürmasonluğun Platon”u
ifadesini kullanır. (Laf aramızda, bazı masonik metinlerde Pike’a “Platon’un
reenkarnasyonu” göndermesi de yapılıyor). Pike’ın The Morals and Dogma of the Ancient and Accepted Scottish Rit of
Freemasonry adlı ünlü bir kitabı var. Bu çalışma İskoç Riti’nin düşünce ve
inanç sistemini derleyen masonik bir ders kitabı olarak da tanımlanabilir.
Kitap, zamanında 14. dereceye gelen adaylara veriliyordu. Bu uygulamaya 1974
yılında son veriliyor.
Blavatsky
ve Olcott 1886 yılında Hindistan’a gidiyor ve burada, Theosophical Society of Adyar’ı kuruyorlar. Hindistan serüvenleri
pek de hoş neticelenmiyor: Haklarında sahtekârlık suçlamaları, davalar açılıyor
ve en nihayetinde ikili buradan ayrılmak zorunda kalıyor.
Blavatsky’nin
profesyonel yazarlık hayatı 1877 yılında yayımlanan Peçesiz İsis kitabıyla başlıyor. Kitap ilk günden yok satıyor. 1879
yılında da Hindistan’da The Theosophist
dergisi yayın hayatına giriyor. 1887 yılında Londra’da aylık Lucifer dergisi çıkmaya başlıyor.
Blavatsky kardeşi Vera’ya yazdığı bir mektupta: “Lucifer adında bir dergi
çıkartmak üzereyiz” diyor: “korkuya kapılma,
o Şeytan [Devil] değil, bütün antik
dünyada kutsal kabul edilen, Katoliklerin tahrif ettiği Sabah Yıldızı’nın [Venüs] adı.”12
1888
yılında HPB’nin “magnum opus”u olan The
Secret Doctrine: The Synthesis of Science, Religion, and Philosophy (Gizli
Öğreti: Bilim, Din ve Felsefenin Sentezi) yayımlanıyor. Bu kitaba biraz
odaklanmakta fayda var. Nicholas Goodrick-Clarke, G.Ö. hakkında şöyle der:
“The Secret Doctrine kitabını üç
temel ilke kapsamında özetlemek mümkündür. Birincisi her yerde hazır olan,
ebedi, sınırsız ve değişmez bir Tanrı gerçeği vardır. Bu İlah’ın aracı,
tanrısal düzeni ‘doğa kuralları’ adı altında evrensel maddeye uyarlayan,
elektro-ruhsal bir güç olan Fohat’tır.”13
Bu
“elektro-spiritüel güç Fohat”, Lytton’un Vril’i,
Star Wars’un da “Force”udur (Güç).
Devam edelim:
“İkincisi, tüm yaratıkları sonsuz bir
doğuş ve yeniden doğuş döngüsüne tabi kılan dönemsellik kuralıdır. Bu döngüler
hep başlangıç noktasından daha yüksek bir ruhsal düzeyde son bulur. Üçüncüsü,
tek tek bütün ruhlarla ilah, mikrokozmos ile makrokozmos arasında temel bir
birlik [aşağıdaki ve yukarıdaki birdir] bulunmasıdır.14
Manly
P. Hall, The Phoenix’te Peçesiz İsis ve Gizli Öğreti’nin, Madame Blavatsky’nin insanlığa birer hediyesi
olduğunu söyler. Rivayete göre Blavatsky G.Ö.’yü
Tibet’teki kadim bir tapınakta saklı, Senzar dilinde yazılmış Dzyan Kitabı’nı “durugörü” yöntemiyle
okuyarak yazmıştı. Hall G.Ö.’nün “kitap
içinde kitap” olduğunu ve inisiye olmayan (erginlenmemiş) vasat
okuyuculara kitabın karışık görüneceğini iddia eder. Hakkındaki intihal
suçlamalarına karşı da Blavatsky’yi şiirsel diyebileceğimiz bir üslupla
savunur: Blavatsky eski kelimelere yeni açılımlar getirmiş, ölü inançlar bu
kitapta ölümsüz birer Anka Kuşu gibi yeniden doğmuşlardır.15
Blavatsky’nin
Gizli Öğreti’deki kök-ırklar (root-races) teorilerinin siyaset, sanat ve
günümüz Yeni Çağ felsefeleri üzerinde çeşitli düzeylerde etkisi olmuştur.
Sanırım bunlardan en trajik olanı Teozofi artı völkisch (Alman ırkçılığı) sentezi olan Ariozofi’dir. Ariozofi Nazi
okült ırkçılığının ardındaki hastalıklı temel inanç sistemidir. Blavatsky’ye
göre beşinci kök-ırk Aryan’lardır. Aryanlar, tufandan kurtulan Atlantisliler’in
torunlarıdır. Fohat gücüne ve yüksek bir teknolojiye sahiptirler. Bu Atlantisli
üstün Aryan ırkı mitleri, Jörg Lanz von Liebenfels ve Guido von List gibi
politik okültistlerin elinde şizofrenik birer ölüm manifestosuna dönüşecek,
Nazi toplama kampları ve İkinci Dünya Savaşı sonunda Almanya’nın yerle bir
edilmesine yol açacaklardı.
Teozofi’nin
resim, müzik ve edebiyat dünyasına olan etkilerine gelirsek... Bu konu da ayrı
bir makale hatta kitap konusudur. Önemli bulduğum birkaç örneği vermekle
yetineceğim.
Soyut
resmin kurucusu Wassily Kandinsky (1866-1944) mistisizm, okült sayılar ve
paranormal fenomenler gibi konulara büyük ilgi duyardı. Kandinsky, Blavatsky,
Annie Besant, Charles Leadbeater ve Teozofi Derneği’nden ayrılıp Antropozofi
ekolünü kuran Rudolf Steiner’ın kitaplarını da okuyordu. Hatta ünlü eseri Sanatta Ruhsallık Üzerine’de Blavatsky’den
övgü dolu sözlerle bahseder ve ondan alıntılar yapar. (Mesela Kandinsky HPB’nin
“yirmi birinci yüzyılda dünya, günümüze
göre cennet olacaktır” kehanetini(!) alıntılar). Sanatsal yaklaşımları ve
Teozofik öğretiler arasında yakın bir kan bağı olan Kandinsky için soyut sanat,
hiçliği değil, içsel/spiritüel gerçekliği tasvir ediyordu.
Kandinsky
gibi “avant-garde” (öncü) bir ressam ve Teozofi Derneği üyesi olan Piet
Mondrian, Blavatsky hareketine çok da sıcak bakmayan meslektaşı Lodewijk
Schelfhout’a: “Teozofi ilkelerinin doğru
olduğuna inanıyorum” diye haykırıyor, Teozofi’nin manevi gelişime katkı
sağlayacak “spiritüel bir bilim” olduğunu ifade ediyordu.
Rus
piyanist ve besteci Alexander Scriabin (1872-1915), Blavatsky rüzgârına
1900’lerin başında Paris’te kapılmıştı. HPB’nin La Clef de la Theosophie’sini (Teosofinin Anahtarı) okuyan Scriabin, yakın bir dostuna yazdığı 5
Mayıs 1905 tarihli mektubunda, kitabı olağanüstü bulduğunu belirtir ve şöyle
der: “Düşüncelerime ne kadar yakın
olduğuna şaşıracaksın”.16
Leyla
Pamir Scriabin ve Blavatsky hakkında şunları yazar: “Nietzche’nin Prometheus yorumuyla olduğu kadar, Teosof Helena
Blavatsky’nin Teosofi Denemeleri’nde
açıkladığı düşüncelerle de birleşmekteydi Scriabin. Ateşi, alevi, etkin
düşünceyi, yaşamı, enerjiyi ve savaşı da kuşatan bu Teosofik Prometheus
düşüncesinde de etkinlik, günahın gücüyle özdeşti. Ve insanlık ancak
Prometheus’un ateşiyle aydınlanmakta, yaratıcılığa kavuşmakta ve kurtuluşunu
sağlayabilmekteydi.”17
Çağdaş
dünya edebiyatının en önemli yazarlarından James Joyce’un da Blavatsky’den
beslendiğini duymak bazılarımızı şaşırtabilir. Joyce’un yakın arkadaşı ve James Joyce’s Ulysses gibi inceleme
kitapları olan Stuart Gilbert, Ulysses
ve Finnegan's Wake hakkında konuşmak
üzere yazarı bir gün ziyaret eder. Her iki kitap da kabaca İrlandalılar’ın
gündelik hayatı hakkındadır fakat her ikisinin de muğlak bir tarafı vardır.
Gilbert Joyce’a bu kitapların anlamını sorar. Joyce da ona Blavatsky’nin Peçesiz İsis ya da HPB’nin sağ kolu
teozofist A.P. Sinnet’nin Ezoterik Budizm
ya da Mahatma Mektupları’nı okuyup
okumadığını sorar. Bu sohbetin ardından Gilbert, Joyce’un Teozofi ve okültizm
konularında geniş bir bilgi birikimine sahip olduğunu fark eder ve mesela Ulysses’in, ruhgöçü, karma, Hermetizm,
Anoloji Yasası (aşağıdaki ve yukarıdaki birdir) vs. gibi ezoterik teoriler
olmadan kesinlikle anlaşılamayacağına kanaat getirir.18
Ülkemizde de geniş bir okur kitlesine sahip H.P
Lovecraft’ın fantastik-korku türündeki
yapıtlarında da Blavatsky izlerine rastlamak mümkün. Örneğin yazarın Shadow Out of Time gibi öyküleri
Blavatsky’nin kök-ırklar temalı Teozofik mitlerinden esinlenilmiştir. Bu
satırların yazarının da bir dönem sıkı hayranı olduğu Robert E. Howard’ın
efsanevi Conan karakteri de
Blavatsky’ye çok şey borçludur. İlk kez Blavatsky’nin Gizli Öğreti kitabında ortaya atılan Lemurya, Atlantis, Hyperborea
gibi efsanevi kıtalara ait “okült tarih tezleri” ve ayrıca Teozofi
literatüründe sıklıkla işlenen kadim bilgelik, kayıp uygarlıklar, sihir, büyü,
maji vs. gibi temalar Howard’ın hayal gücünü tetikleyen temalardı.
Sonuç: Helena Petrovna Blavatsky, her
şeyden önce Hint/Doğu düşünce ve inanç sistemlerini, birkaç uzman ve
maceraperest mistik aristokratın oyun alanı olmaktan çıkarıp tüm Batı kültürüne
tanıtmıştır. Günümüzde çağdaş spiritüel akımlar ve Yeni Çağ öğretilerinin
karma, çakra sistemleri ya da Avatar’lar gibi genel kavram ve konseptlerinin
büyük oranda HPB liderliğindeki Teozofi Hareketi etrafında şekillendiğini
söylemek mümkündür.
Teozofi Hareketi’nin sadece mitoloji,
parapsikoloji ya da Doğu felsefeleriyle ilgilenen apolitik bir topluluk olduğu
zannedilmesin. Ünlü Hintli lider Mahatma Gandhi Kasım 1889 yılında, Londra’daki
Blavatsky Locası’nda HPB ve Teozofi
Derneği’nin Blavatsky’den sonraki ikinci başkanı olan Annie Besant ile
tanışmıştı. Gandhi’nin bir süre yaşadığı
Johannesburg’taki (Güney Afrika) çalışma ofisinde üç kişinin resmi olduğu
söylenir: İsa Mesih, Tolstoy ve Annie Besant. Hatta “Mahatma” (Yüce Ruh)
sıfatını ona Besant uygun görmüştü. (Burada A.P. Sinnet’nin Mahatma Morya ve
Koot Hoomi ile yaptığı yazışmaları derlediği The Mahatma Letters kitabını bir hatırlayalım.) Ayrıca Balkan
Savaşları sırasında Rusya’yı destekleyen Blavatsky’nin 13 Ağustos 1877
tarihinde The World dergisinde Turkish Barbarities başlıklı bir yazısı
olduğunu da yeri gelmişken ekleyelim.19
Eski bir Teozofi Derneği üyesi olan fakat sonra Besant ile anlaşmazlığa
düşüp Lucis Trust topluluğunu kuran
Alice Bailey de bu noktada önem taşır. Lucis
Trust ilk önce Lucifer Publishing
Company (Lucifer Yayın Şirketi) adıyla kurulmuştu. Bailey’nin Lucis Trust’ının yan kuruluşu World Goodwill bugün Birleşmiş
Milletler’in Millenium Development Goals
(Binyıl Kalkınma Hedefleri) gibi projelerinde yer almaktadır.
Blavatsky 8 Mayıs 1891 tarihinde, sadık
takipçisi Annie Besant’ın Londra’daki evinde hayata veda etti. Teozofi Derneği
bugün hala ABD, İngiltere, Avustralya ve Hindistan gibi ülkelerde
faaliyetlerini sürdürmektedir.
Teozofi Derneği’ne üye olmuş bazı ünlü
bilim ve sanat insanlarını tanıyarak yolculuğumuzu sonlandıralım: Mucit Thomas
A. Edison,
Alice
Harikalar Diyarında’nın yazarı Lewis
Carroll, efsanevi Sherlock Holmes karakterinin yaratıcısı Sir Arthur Conan
Doyle, besteci Gustav Mahler, şair Halil Cibran, düşünür Jiddu Krishnamurti
(Krishnamurti’yi Annie Besant evlat edinmişti), yazar Jack London, James Joyce,
D.H. Lawrence, sansasyonel Oğlak
Dönencesi romanının yazarı Henry Miller, bilim-kurgu romanları olan Kurt
Vonnegut, ressam Paul Gaugin, Elvis Presley ve Shirley MacLaine…
DİPNOTLAR:
1.Hall, Manly Palmer. (1995). The Phoenix (s.111). Los Angeles:
The Philosophical Research Society, Inc.
2.Hall, Manly Palmer. (2014). Tüm Çağların Gizli Öğretileri
(s.643-653). (Murat Sağlam, Çev.). İstanbul: Mitra Yayınları.
3. Zagami, Leo Lyon. (2016). Confession of an Illuminati, Volume 1.
(s.49-50). San Fransisco: Consortium of Collective Consciousness Publishing.
4. Turan, R. (20 Temmuz 2008). Dünyanın sonu değil ama... Hürriyet. Erişim
tarihi:16.03.2017.http://www.hurriyet.com.tr/dunyanin-sonu-degil-ama-9475452
5. Agarta kelimesi ilk kez Louis
Jacolliot’nun 1873 yılında yayımlanan Les
Fils de Dieu (Tanrı’nın Oğlu) adlı romanında “Asgartha” şeklinde karşımıza çıkar. Jacolliot bu kelimeyi
İskandinav mitolojisindeki dokuz âlemden biri olan Asgard’dan türetmişti. Romanda Asgartha, M.Ö 10.000’lerde antik
Hindistan’ın Kuzey’den gelen Aryanlar tarafından işgal edilen bir güneş
kentidir (solar capital). Fakat işgalciler, Asgartha’nın kutsal yöneticileri
tarafından, kentin savaşçı kastına inisiye edilir. Kelime daha sonra Saint-Yves
d’Alvaydre ve Ferdinand Ossendowski’nin kitaplarında Agartha ve Agarthi olarak
da kullanılır. Şambala ya da Shambhala
ise Tibet Budizmi’nin Kala-Chakra
(Zaman Çarkı) metinlerinde yer alan mitolojik bir şehir, bazı metinlerde de bir
ülkedir. Budist ekoller arasında Şambala’nın tarihsel bağlam ve metaforik
anlamı hakkında rivayet muhtelif. Zahiri, batıni ve spiritüel düzeylerde çeşitli
Şambala yorumlarına rastlıyoruz. Kabaca özetlemek gerekirse: Gerçek bir şehir olduğuna da
inanılıyor, ruhsal aydınlanmaya ilişkin bir alegori olduğu da ifade ediliyor. Hatta
Şambala’nın “kalp çakrası”nı simgelediği ve şehrin insan vücudundaki enerji
merkezlerini tasvir ettiğini öne süren yorumlar da karşımıza çıkıyor. Tüm
bunlarla birlikte Şambala miti, Blavatsky, Dorjiev, Ossendowski, Rudolf Steiner
ve Haushofer gibi birçok Batılı mistik ve politik okültist tarafından tahrif
edilmiş ya da ondan esinlenilerek bambaşka mitler türetilmiştir. Günümüzde
özellikle spiritüel çevrelerde yaygın olarak dillendirilen Agarta ve Şambala
mitleri, genellikle sonradan türetilen bu fantezilerden ibarettir.
6. Livingstone, David. (2015). Transhumanism: History of a Dangerous Idea
(s.204). USA: Sabilillah Publications.
7. Ayton, Mel. (2007). The Forgotten Terrorist: Sirhan Sirhan and
the Assassination of Robert F. Kennedy (s.223). Virginia: Potomac
Books, Inc.
8. İlk kez 1871 yılında yayımlanan The
Coming Race romanında isimsiz bir anlatıcı, bir madende işlenen cinayetin
tetiklediği olaylar neticesinde kendini telepatik yeteneklere, gelişmiş bir
teknolojiye ve Vril denen spiritüel bir güç kaynağına sahip varlıkların
yaşadığı bir yeraltı uygarlığında bulur. Kendilerine Vril-ya ırkı diyen bu meleksi varlıklar, binlerce yıl önce
gerçekleşen büyük bir tufandan sonra bu karmaşık mağara ve tünel sistemleriyle
birbirine bağlanan yeraltı kentlerinde yaşamaya başlamıştır. Bir ustanın
rehberliğinde geliştirilen ve kontrol edilebilen, bu telekinetik Vril gücü yapıcı ve yıkıcı amaçlar için
kullanılabilmektedir. Star
Wars filmlerindeki “Güç” teması, Batılı okültistlerin
türettiği Agarta-Şambala mitlerinin temel olay örgüsü ve Nazilerin Vril motoru,
Vril füzesi ve Vril gücüne sahip üstün insan ırkı yaratma projeleri gibi
söylencelerin çıkış noktası bu romanda aranabilir.
9. Clarke, Nicholas Goodrick. (2012). Nazizmin Gizli Kökenleri: Gizli
Aryan Kültleri ve Nazi İdeolojisi Üzerindeki Etkileri. (s.35). (Ali
Cevat Akkoyunlu, Çev.). İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınları.
10. Johnson, K. Paul. (1993). The
Masters Revealed: Madame Blavatsky and the Myth of the Great White Lodge (s.
xi-1). Albany: State Universtiy of New York Press.
11. K. Paul Johnson’un verdiği liste ve açıklamaların bir kısmını
küçük ekler yaparak aktarıyorum-yz.
12. “Letters of H.P. Blavatsky” [Elektronik Sürüm]. Blavatsky
Etüt Merkezi 2004. http://www.blavatskyarchives.com/blavle11.htm.
Erişim tarihi: 21.03.2017.
13. Clarke, Nicholas Goodrick. (2012). Nazizmin Gizli Kökenleri: Gizli
Aryan Kültleri ve Nazi İdeolojisi Üzerindeki Etkileri. (s.38). (Ali
Cevat Akkoyunlu, Çev.). İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınları.
14. A.g.y.
15. Hall, Manly Palmer. (1995). The Phoenix (s.122-123). Los Angeles:
The Philosophical Research Society, Inc.
16. Oderberg, I.M. “H.P. Blavatsky’s Cultural Impact”. Sunrise
Dergisi. Şubat/Mart 1996. http://www.theosociety.org/pasadena/sunrise/45-95-6/th-imo.htm.
Erişim tarihi: 17.03.2017.
17. Pamir, Leyla. (1989). Müzikte Geniş Soluklar. (s.295).
İstanbul: Ada Yayınları
18. Oderberg, I.M. “H.P. Blavatsky’s Cultural Impact”. Sunrise
Dergisi. Şubat/Mart 1996. http://www.theosociety.org/pasadena/sunrise/45-95-6/th-imo.htm.
Erişim tarihi: 17.03.2017.
19. Johnson, K. Paul. (1993). The
Masters Revealed: Madame Blavatsky and the Myth of the Great White Lodge (s.
215). Albany: State Universtiy of New York Press.
Kubilayhan Yalçın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder