Yıllar önce, Kahin Vanga’nın hayatını araştırdığım günlerde
Samothraki adasıyla ilgili kehanet niteliğinde ettiği sözleri öğrenmiştim.
Vanga’ya göre Samothraki’de toprağın altında öyle bir tarih vardı ki, bulunması
halinde tüm dünya tarihi değişecekti.
“Kahin Vanga” kitabımda yer alan bu kehanet şu şekilde: “Bu
Yunan ada, binlerce yıl evvel yaşamış ruhlarla doludur. Ada kıyılarına yakın,
çok derinlerde arkeologların büyük ilgisini çekecek şeyler yatmaktadır. Onları
görüyorum: büyük ustalıkla işlenmiş mermer sütün parçaları. Bunlar, devasa
tapınak ve sarayların kalıntılarıdır.
Henüz bulunmadılar, ama bir gün denizden çıkarıldıkları
zaman büyük sansasyon yaratacaklardır.”
Acaba Vanga, denizlerin çok derinlerinde yatan bu hazine
değerindeki tarihin son buzul çağında sular altında kalan eski medeniyete ait
yerleşimler olduğunu mu ima ediyordu?
Samothraki – Delphi – Atina ve Petriç tapınaklar turu gezi
rehberimiz İlhan bey, hem arkeolog hem de tarih öğretmenidir. Kendisinden son
derece önemli bilgiler öğrendik, şaşırdık, büyülendik. Rehberimizin zihni,
büyük bir “antik tarih” arşivine sahipti ve özellikle kadim Traklar,
Pelasgiler, Bogomiller, Mezopotamya ve Anadolu tarihi konusunda uzmandı.
Bulgaristan’ın Kazanlık şehri civarında birkaç yıl evvel tüm dünyayı şoke eden
altın hazinesinin tüm dünyayı dolaştığını; New York müzesinde 8 milyon
ziyaretçiyi ağırladığını; Anadolu’dan Adriyatik kıyılarına kadar yayılmış Trak
kavimlerinin bu eserlerinin Mısır piramitlerinden 2 kat eski olduğunu; Trakların
günümüzden 10 bin yıl evveline dek izlerini sürdüklerini ancak nereden geldiklerinin
tespit edilemediğini; Bulgaristan’ın Karadeniz kıyılarında suların altında
derinlerde 60 metreye inene dek birçok tarih eseri yattığını kendisinden
öğrendik. Bu derinlikte insan yapımı eserlerin olması, onların son buzul çağı sürecinde
sular altında kaldığını göstermektedir. Buzul çağı 12 bin yıl evvel başlayıp 4
bin yıl sürmüş, o vakitler birer göl olan Karadeniz ve Marmara’yı denize
çevirmiş, oluşan boğazlardan taşan su, Samothraki, Gökçeada, Bozcaada ve diğer
adaları ortaya çıkarmıştır. O vakte kadar bu adalar karayla bağlantılı
haldeydiler. Bu demek oluyor ki Traklar ve yerleşimleri hiç yoktan Tufan
evveliydiler. Acaba Vanga’nın Samothraki adasındaki toprağın altında görmeyen
gözleriyle gördüğü tarihi eserler de bu kadim medeniyete mi aitlerdi?
Ezoterik araştırmacılar, Trakların ve Pelasgilerin, batık
Atlantis ile ilişkili olduğu konusunda görüş bildirirler. Büyük Atlantis
medeniyetinin ve kıtanın batışından önce olacakları bilen birkaç inisiye rahip
bugünkü Avrupa’nın yolunu tuttu, kuzeyden İskandinav topraklarına girdi, sonradan
ortaya çıkacak Keltlerin ve Druidlerin, proto-Trakların topraklarından geçti ve….
bugünkü Samothraki adasına geçip gizemli bir tapınak kurdu. Bu “üstün”
insanlar, yerel halklara göre tanrı gibi göründüler ve sahip oldukları bilgileri
sebebiyle zaten bize kıyasla gerçekten de öyleydiler. Tarihsel kayıtlarda ve ezoterik-okült
literatürde onları Kabiri tanrıları olarak okuyabilirsiniz. İşte Samothraki’de
halka kapalı olarak tuttukları bu ilk ve tek tapınak da onların eseriydi. Onun
eşi benzeri yoktu. O, “tanrıların” yaşadığı sonuncu yerdi. Diğer tüm tapınaklar
bir veya birkaç tanrıya ibadet etmek için kurulmuşken bu tapınak bizzat
tanrıların eseriydi. Samothraki adasındaki tapınak bugün hem arkeolojik değer
bakımından hem de gizli ilimlerle uğraşan bizler açısından olağanüstü önemdedir.
Arkeoloji dünyası, onun gizemini henüz ortaya çıkaramamıştır, tıpkı Göbeklitepe
gibi. Ancak bizim bazı önermelerimiz var.
Adaya günde bir veya iki tarifeli sefer sayesinde 3 saate
yakın süren feribot ile ulaşılmaktadır. Adaya gitmek de zor dönmek de zordur.
Ancak inanın bana buna değer. Orfe’nin inisiye olduğu, Büyük İskender’in eğitim
gördüğü adadır, babası Philip ile annesinin tanıştığı ve ilk kutsal
birlikteliğini yaptığı yerdir. Büyük İskender’in ebeveynlerinin gerdeğe girdiği
yere basmak bize nasip oldu J
En yüksek rahiplere ayrılan binanın duvarlarında bugün hala ikisi duran iki
büyük yuvarlağa yakın taş bulunmaktadır. Bu taşlar aslında üçtür, ancak
üçüncüsü sadece metafizik gözle görülmektedir. Boyut kapısını gösteren üçüncü
taşı görebilen kişi, büyük rahip olmaya hak kazanmaktadır. Benim tam orada
yaşadıklarım bende kalsın…
Yazıyı sonlandırırken kısaca Delphi tapınağındaki “ateş topu”
hadisesini anlatmayı isterim.
Ertesi sabah 8 feribotuyla Samothraki adasından ayrılıp saatler
süren bir yolculuktan sonra Delphi yerleşkesine gittik. Vardığımızda gece
vaktiydi, ertesi sabahı beklemeye sabredemeyince hepimiz tapınağın yolunu tuttuk. Dik
dağların içerisinde, karanlığın içinde olağanüstü parlak ve yakın görünen
yıldızlarla büyülenmişken, hiçbir korku veya tedirginlik hissetmeden yürüye
yürüye otellerin olduğu bölgeden çıktık ve ormanlık yolu takip ederek tapınağa
vardık. Haliyle kapalıydı, dolayısıyla dağın son yol dönemecine kadar gidip,
bir müddet oturduk. Herkes kendince meditasyon yaptı, binyılların enerjisini
taşıyan, huşu veren enerjiyi hissetti ve dua etti. Dönüşe geçtiğimizde gece
yarısını geçmişti. Araba geçmeyen ve tek tük sokak lambalarının aydınlattığı
yolda birbirimizden uzaklaşmadan yürüdük. Aniden sol tarafımda, geriden ileride
duran arkadaşlara doğu hızla giden bir ateş topu gördüm, sıçradım ve büyük bir
çığlık attım. Bu top aşağı yukarı futbol topu büyüklüğündeydi, ışıklıydı ama
sanki içinde bir şeyler varmışçasına duruyordu, yani yarı saydamdı veya plazma
gibi bir şeydi. Yerden yaklaşık 1 metre yükseklikte, yatay olarak hareket etti,
10 metre kadar gidip, öndeki arkadaşların arasına daldı, onları geçti ki gözden
kayboldu. Hemen yanımda duran Havvanur arkadaşım da onu bir anlığına görmüş,
ancak ne olduğunu anlayamamıştı. Ayrıca Nermin arkadaşımız da göz ucuyla “çok
hızlı bir şeyi” gördüğünü söyleyecekti. O neydi bilemedik ama yerden çıkan bir
gaz veya enerji çeşidi olmadığı kesin, çünkü yatay ilerledi ve içimizden geçip
gitti. Belki de, dualarım esnasında gelmesini istediğim bir işaretti. O her
neyse, beni derinden etkiledi…
Buraya gelmek isteyecek kişilere tapınağın bir uyarısı
olduğunu söylemeyi görev ve borç biliyorum. Zeus'un dünyanın merkezi olarak belirlediği bu Tapınak, tüketici ve çıkarcı
insanlardan yorulmuş usanmış durumda. Lütfen sadece sevgi veya bilgelik için
ziyaret edin. Kutsal yerleri kişisel meselelerinizle kirletmeyin.
Renan Seçkin
Çok güzelsiniz muhteşemsiniz 🥰😍
YanıtlaSil