25 Mayıs 2014 Pazar

İŞARET AVCISI





Karanlık gökyüzünü araştırıp duran çok uzun boylu, ince yapılı, 55 yaşlardaki esmer adam yüzünü bana doğru dönerek, "İşaret avcısıyım ben," dedi. Ardından, "Gel, biraz oturalım." diyerek beni bir banka oturttu. "İşaretleri gökte mi arıyorsun?" diye sordum "Ve neyin işaretini arıyorsun?" "Bir günün işaretini," dedi ve ekledi: "Kimsenin evinde, işinde, kapalı yerde olmayacağı günün işaretlerini topluyorum." "Peki, ne olacak ki o zaman?" diye sordum. Sustu, ışık saçan gözlerinden bilmememin beni daha rahat hissettireceği anlaşılıyordu. Bu konuşmaların ardından yıkık sütunlarla dolu bir arazi gördüm… Bir ay sonra, bu vizyonla ilgili olduğunu düşündüğüm bir olay daha yaşadım. Yine bir kişi geldi. Beni yine banka oturttu. Adı İbrahim’di. Gelecekte olacak bir depremden bahsetti. Zamanında dünyada uçak benzeri bir teknolojinin çalıntı olarak yapıldığını, bu teknolojik hırsızlığın 100. yıldönümünde intikam amaçlı büyük bir deprem yaratılacağını bildirdi. “Bundan 10 veya 20 sene sonra olacak,” dedi. Verdiği bilgiler şifreliydi, dolayısıyla sene, sene olmayabilir. Deprem de mecazi anlamda olabilir…

(Ağustos, 2013)

Bu zamanın yaklaştığını hissediyorum, 10-20 yılımız yok maalesef....

1 yorum:

  1. 1.DÜNYA SAVAŞI’NIN YÜZÜNCÜ YILI
    2014 yılında birinci dünya savaşının yüzüncü yıl dönümünde bir kez daha tüm boyutlarıyla değerlendiriyoruz. 28 Haziran 1914’te Saraybosna’da yapılan bir suikast birinci dünya savaşının çıkmasına neden olmuştu. Yaklaşık 10 milyon insan hayatını kaybetti. Osmanlı hem en çok zaiyatı veren hem de en çok toprak kaybına uğrayan ülke oldu. Mondros anlaşmasıyla Osmanlı ağır şartlara uğradı. Bize Misak-ı Milli sınırlarını bile çok gördüler. İşgal başlattılar.

    “TÜRKİYE DE SÜREKLİ BASKI ALTINDA TUTULMAK İSTENDİ”
    Kurtuluş savaşımızla millet olarak bu işgali sona erdirdik. Birkaç istisna dışında sınırlarımıza kavuştuk. Birinci dünya savaşının yüzüncü yıl dönümünde, şu hususu söylemek durumundayız. Savaşın sonunda Osmanlı bakiyesi topraklar cetvelle çizilip şekillendirilirken, Osmanlı ve Selçuklunun mirasını taşıyan Türkiye de sürekli baskı altında tutulmak istendi. Osmanlı’dan kalan borçlar Türkiye’ye devredildi. Kimi acılar kimi sorunlar Türkiye’ye yöneltildi. Kürt-Alevi vatandaşlarımızın onların üzerinden iki mesele sürekli gündemde tutuldu. Sürekli kaşındı.

    İçerde de bu iki meseleyle olarak çok yanlışlar yapıldı. Bu ülkenin asli unsuru olan yer alan Kürt kardeşlerimize karşı, bizim dönemimize kadar ret, inkar, asimilasyon politikaları uygulandı. (Başbakan'ın 27.05.2014 tarihli konuşmasından)

    YanıtlaSil