Birkaç zamandır çevrem kalabalıktı ve astral çalışmaya zaman ve “zihin” ayıramamıştım. İradi olarak bunu yapmak istemedim ve tamamen işi oluruna bıraktım. Bir gün dönüp baktığımda, en son astral deneyimin üzerinden tam bir buçuk ay geçtiğini fark ettim. “Eh, bu kadar da tembellik yeter, kızım.” deyip kendime, şartların uygun oluşunu değerlendirmeye karar verdim. Çünkü:
1-Zamanı
uygundu – sabah 10.30’du;
2-Evde
kimse yoktu;
3-Acil
bekleyen bir işim yoktu;
4-Bugünlerde
sakin bir ruh halim vardı.
Yatağa
geçip zihnimi susturduktan sonra bekleyişe geçtim. 2 kahve üst üste içtiğimden
dalınç durumuna geçmekte zorlanıyordum. Birkaç dakika sonra vizyonlar akın
etti. Uyuyakalma ihtimalini düşünürken, niyet etmeyi unuttuğumu fark ettim.
“Enerji/astral bedenime ulaşmaya ve fizik bedenden ayrılmaya niyet ediyorum.”
dedikten sonra sanırım uyuyakalmışım.
İlk
bilinçlenme aşamasında, yatağa geçmeden evvel olduğum yerde, bilgisayarın
üzerinde uyuklarken buldum kendimi. Çok hafif bir uykuydu, bilgisayarın
sertliği rahatsız ediyordu. Ama birden, “Hop, dur bir dakika! Sen bilgisayarın
orada değildin ki, salonda değildin ki, yatak odasına geçmiş ve oraya
yatmıştın! Şimdi de orda olman gerekiyor!” diye düşünerek “kendimi yakaladım”
ve bu yakalayış bilincimi daha da keskinleştirdi. Beynimde saat yönünde dolanan
gürültülü bir enerji akışı vardı. Bu akış arttıkça bilincimin de tüm
“bedenimle” birlikte saat yönünde kuvvetle dönmeye başladığını fark ettim.
Kendi etrafımda dönüyordum. Bu hem çok ilginç, hem de çok hoştu. Daha evvel
bilincimin fiziksel bedenimin üzerinde ayrılışına ve bir plak benzeri dönüşüne
şahit olmuştum, dolayısıyla bu defaki dönüş benim için yabancı değildi. Ama
yine de kendimi fiziksel bedenden bağımsız olarak bir gürültü eşliğinde bir
disk misali dönerken gözlemlemek her gün karşılaşabildiğim bir olanak değildi.
Böylece astral bedenimde olduğumu anlayınca, “Kim tutar beni!” tavrıyla kendime
geldim, bulunduğum yerden kalktım ve doğru camdan geçerek (bu defa onu açma
zahmetine bile katlanmadım!) sokağa atladım. Tabii ev benim evim olmaktan çok
uzaktı. Yere “konmak” üzereyken doğru düzgün göremediğimi anladım. İlk cesaret
ve şaşa yerini çabaya bıraktı. Kendimden emin olma halini sonlandırıp,
bulunduğum astral gerçekliği idare etme uğraşına başladım. Görüşüm aşırı dardı,
bir oyuncak dürbünden ileriye bakar gibiydim. Dolayısıyla nerde olduğumu ve
nereye doğru hareket ettiğimi anlamam hiç kolay değildi. Kendimi zorlayarak
görüşümü netleştirdim. Aslında zorlamak kelimesi astral için biraz uygunsuz
kalıyor. Astralde bir şeyi yapmak için iradeyi ele almak ve tereddütsüzce,
kuvvetlice istemek gerekir. Yeterince iradi davranmış olmalıyım ki, görüşüm ve
renkler aniden keskinleşti. Şimdi her yeri hatta panoramik olarak görüyordum.
Sıcak ve aydınlık bir günde yine bir mahallenin sokaklarını turluyordum. Yokuş
aşağı gittiğim yerlerde, yüksekten düşme hissi oluşuyordu. Bu his, kaydıraktan
aşağı kaydığında iç organlarında oluşan hisse benziyordu. Arada masmavi
gökyüzünü izlemek için yukarı bakıyordum. Bulunduğum yeri Küçükyalı semtinin
sokaklarına benzettim. İşte solda bir cami, daha ileride sağda başı açık
kadınlar ve çocukların olduğu bir oyun parkı vardı. Beni görmüyorlardı. Biri
dışında! Sokakların birkaç metre üzerinde uçarken ben, karşımdan roman bir
vatandaş olduğunu tahmin ettiğim zayıf orta yaşlı bir erkek çıktı. O beni
gördü, beni fark etti, dosdoğru gözlerime baktı. “Bu romanlar gerçekten
doğuştan kabiliyetli.” diye düşündüğüm sırada, yatakta buldum kendimi.
Bekledim… “Astral bedenimde miyim, yoksa tamamen uyandım mı?” sorusuna cevap
aramakla meşguldüm. Kendimi astral bedenimle sağa sola kıpırdatmaya çalıştım
ama yapamadım. Sonra fiziksel bedenimi oynatmaya çalıştım, onu da yapamadım.
“Ah, işte şimdi tam oldu!” diye aklımdan geçirerek bekledim, bekledim. Belki de
20-30 saniyeyi, “Acaba yalnız mıyım ve neden ne astralle ne fizik bedenle bir
halt yapamıyorum?” diye düşünerek geçirdim. Üstelik yaz olduğu halde üstümde
bir “astral” yorgan vardı ve ben onu üzerimden atma konusunda hiçbir şey yapamıyordum.
Derken yorganın bir tarafı açıldı…
29.08.2014
astral kitabınızda geçiyor mu hocam
YanıtlaSilŞakak loblarını labaratuar ortamında uyarınca kişi bu tarz şeyler yaşadığı hissine kapılıyor. Hatta yerden ne kadar yükseleceğini dahi belirleyebiliyorsun. Bunların hepsi nörolojik. Metafizik bir gerçeklik yok. Michael Shermer ın İnsan Saçma Şeylere Neden İnanır kitabını tavsiye ederim. Ayrıca David Hume un yaklaşımınoioda inceleyebilirsiniz. Nöroloji biliminin ilerlemesiyle artık mistik gelen çoğu olayı açıklayabiliyoruz
YanıtlaSil