26 Temmuz 2017 Çarşamba

TANRI, İTAATKAR İNSANI SEVMEZ


TANRI, İTAATKAR İNSANI SEVMEZ
            İnsanın tanrıya itaat etmesi, onun buyruklarını sorgusuz sualsiz yerine getirmesi, asla kuşku duymaması hemen tüm dini inançların merkezini oluşturur. Çünkü empoze edilen dini öğretilerde insan, yaratıcıya bir kul olarak tanıtılır ve yaratıcıya itaat etmemesi, onu şeytanın bulunduğu isyankar seviye indirip bir kafire dönüştürür. İnsanın tanrıya mutlak itaat etmesi gerekliliği görüşü, bu tanrının kızan köpüren, emri getirilmezse hiddetlenen, insanın kulluğuna ihtiyacı olan bir varlık olduğu varsayımını getirir. Uzak geçmişte bu inançların tohumlarının atıldığı zamanlarda insanlar asla kendine benzemeyen bir tanrıyı tahayyül edememişlerdi, dolayısıyla onu şişkin bir egoya sahip bir insan mizacında resmettiler. Maalesef bu mutlak efendi-tanrı ile onun itaatkar kulları görüşü bugün “modernleşmiş” inanç akımlarında bile çokça taraftar topluyor.
            Yalnız işin teori değil de pratik kısmına geldiğimizde işler değişebiliyor. Metafizik algısı açılan herkes birçok inorganik varlıkla (cinle), ölen kişilerin ruhlarıyla, rehberlik etmeye çalışan başka ruhlar ve sahte üstatlarla karşılaşabilir. Fiziken görünmez olan bu öte alem varlıkları hakkında bildiklerimiz, genellikle onların söylediği kadardır. Spritüalist ve neospritüalist pratisyenler ile medyumlar en düşüğünden en yükseğine birçok varlıkla irtibat kurduklarını anlatırlar. Bu varlıkların bir kısmı kendini hiç olmadığı ve yakında olamayacağı mevkide ve bilgelikteymiş gibi tanıtır ve gerçekten öyle olup olmadıkları anlamak, medyum ya da operatörün hem konuyla ilgili geniş bilgi sahibi olmasına hem de irtibata girilen varlığın ayrıntılı olarak konuşturulup incelenmesine bağlıdır. Benim de iletişime girdiğim varlıkların sınıfını belirlemek için kendime koyduğum bazı kıstaslar var.

            Negatif ve obsedör olma (musallat olma) derdindeki varlık ve ruhlar üç aşağı beş yukarı ortak bir dili kullanırlar. Genelde bilgiçlik taslarlar ama biraz sıkıştırıp daha detaylı bilgi istediğiniz anda ya konuyu sonraki bir zamana ertelerler, ya saçmalarlar ya da hep aynı şeyleri tekrarlayıp dururlar. Bilgiçlik taslamalarının sebebi elbette sizi etkilemek ve kendi egolarını tatmin etme isteğidir. Özellikle negatif olanların tümü emir kipli konuşur, bir dini ve sadece o dini dayatır, sizi yönlendirmeye çalışır, bir şeyleri yapmanızı veya yapmamanızı ister, iradesini size dayatır, olmadı korkutur ve tabii ki kendisine itaat etmenizi ister. Astral gözü veya işitisi açılan insanların veya yazıcı medyumların (veyahut ta celse operatörünün) bilgisi, sezgisi ve idraki iyice artana kadar ona birçok varlık gelecek ve bunların da birçoğu bu anlattığımız türden olacaktır. O halde dini kitaplarda bahsi geçen itaat beklentisini bilen bazı varlıklar, bunu cahil ve itaat etmeye dünden razı olan insanları obsede etmek için kullanamazlar mı? Kullanmaya çalıştıklarını birçok vakada gördüm ve eğer ben basit bir insan olarak bunu anladıysam, sonsuz mutlak yaratıcının da bu tehlikeyi biliyor olması lazım. Muteal varlık asla bir insan gibi düşünülemez ve ona ulaşabilmeyi ümit edenlerin, itaat beklentisinde olan bir varlığa kanmamaları gerektiği düşüncesindeyim. Çünkü yaratıcıya ulaşana kadar bin bir badire atlatması gereken biz insanların, metafiziğe daha ilk gözümüzü açar açmaz bu tuzağa düşme ihtimalimiz var ve bunu önlemenin tek yolu kendine ister tanrı ister Allah, isterse de melek desin asla ve asla hiçbir varlığa irademizi teslim etmemektir.