21 Nisan 2016 Perşembe

Değişim & Dönüşüm



DEĞİŞİM & DÖNÜŞÜM

Herkes farkında mıdır bilmem ama son birkaç yıldır insanın içsel yapısı süratle değişmekte, adeta gözümüzün önünde evrilmektedir. Bu değişimin dünyanın her yerinde aynı anda olduğunu söyleyemeyiz. Bununla birlikte yeni nesil ve çocuklarda emarelerini rahatlıkla görebiliyoruz. Artık çocukların önemli bir kısmı bambaşka bir mantaliteye ve ruhsallığa sahip olarak dünyaya geliyorlar. Bizden o kadar farklı ve orijinaller ki çoğunlukla düşünce ve his yapıları karşısında apışıp kalırız. Evladının özgünlüğü hususunda doğru bir tutum sergilemek isteyen bir ebeveyn, öncelikle onu iyice tanımalı, onda filizlenen yeni yeteneklere özgürlük tanımalı, desteklemeli ve diğer ortalama düzey insanlara veya çocuklara katiyen benzetmeye çalışmamalıdır.

Gördüğümüz anda farklı olduklarını anladığımız bu yeni nesil çocuklara indigo, kristal, elmas gibi çeşitli isimler verilir. Hepsi de en az bir alanda sergiledikleri sıra dışılıkla dikkat çekmektedir. Size hemen yakın çevremden üç farklı örnek vermek istiyorum.

İlki, şu anda 8 yaşında olan muhafazakar komşumuzun oğlu. Kapıya çıkarken dahi tesettüre girmeyi ihmal etmeyen annesi, oğlanın okulda uyumsuzluk yaşadığını, diğer çocuklarla ortak konular bulamadığını, tuhaf tuhaf hobileri olduğunu (kadına göre o yaşta dünyanın diğer ucundaki ülkeleri ve halklarını araştırmak tuhafmış) anlatarak dert yanmıştı. Çocuk daha 4 yaşındayken, yuvaya yeni başladığında şöyle bir tespitle ilk golünü atmış: “Anne, ben Belçika’da doğsaydım Hristiyan olacaktım.” İlerleyen zamanda konuyu ilerleterek “Neden Müslüman olmak zorundayım?” diye bir soru yöneltmiş. Dini inancın aileden geldiğini güzelce açıklamalarına rağmen ikna olmamış ve “Sen Müslümansın, ben değilim.” diyerek itiraz etmiş. Neyse ki aile eğitimli ve bilinçli, çocuklarına baskı yapmamışlar ve ileride isterse diğer dinleri araştırabileceğini ve başka bir seçim yapmakta özgür olacağını söylemişler. Çocuğun en son “numarası” da bir öğretmenine yönelttiği “Madem sol el haram Kur’an neden sağdan sola yazıldı?” sorusuymuş. Bu çocuğun çok küçük yaşta sergilediği mantık, analiz gücü, bağımsız iradeye hayran olmamak elde değil.

İkinci çocuk yine aynı yaşta olan yeğenim. O da bildik bileli uyumsuz, inatçı bir çocuk. Doğal olarak önce yuvada sonra okulda bir sürü problem yaşadı, yaşattı ve hala da yaşıyor. Ablam, Barış henüz bebekken, çocukların gördüğü söylenen melekleri onun da gördüğünden şüpheleniyordu. Gözlerini bizim göremediğimiz bir şeylere dikip gülümsüyordu kendi kendine. Konuşmaya başladığında gülümsemeler azaldı ama bu defa geceleri uykusunda kalkıp, yatağa oturup etrafını gözlemlemeye başladı. Ablama çocukların algıları açık bir şekilde doğduklarını ve zaman içinde kendi kendine kapanacağını söyleyerek endişe etmesini önledim. Ama takip etmeyi sürdürüyordum. Soyut dünyayı somut dünyadan ayırması gereken ve aradaki keskin çizgiyi çizmesi gereken zaman geciktirilirse, çaresini o vakit düşünecektik. Neyse ki çok beklememiz gerekmedi. İlkokula başladığı sırada annesine şöyle bir soru sordu: “Gördüğüm bu amcalar hayal, değil mi anne?” Barış’ın algıları hala açık. Fizikötesine ait bazı şeyleri gördüğünü kabullendik ve bu görüntüleri soyut “hayal” dünyasına oturttuğunu anlayınca rahat bir nefes aldık. Barış şanslı bir çocuk. Asla “kafadan atıyorsun”, “masal uyduruyorsun”, “aman çocuğum bunlar cin, şeytan” gibi sözler işitmeyecek ve vakti geldiğinde duyu ötesi algılarını anlamlandırmada, kullanmada yardım edilecek.

Üçüncü örnek kendi kızım. Şu anda 15 yaşında olan kızım, birkaç zamandır beden dışı deneyimler yaşamakta, bunların ne olduğunu anlamakta, ruhun sembolik dilini öğrenmede yol katetmektedir. Bu ruhsal yönelişi, düşünce ve yaratıcılık alanlarında kendini bariz olarak açık etmektedir. Beden dışı deneyimlerin getirdiği içsel bilgelikle birlikte insan ve hayvanlara karşı empati duyguları gelişmekte, varoluşun maddi-fiziksel ve soyut-metafiziksel dengesini gözetmeye çalışmaktadır. Yazabilmem için ondan iki katına fazla yaşamamı gerektiren bazı sözleri işte bu bilgeliğin ürünleridir: “En sonunda falcıya sormuşlar, nasıl her şeyi bildin diye. Demiş ki: “Ben onlar için iyi olanı söyledim, onlar da tüm hayatlarını ona göre yaşadılar.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder