9 Ekim 2019 Çarşamba

HADİ CİN ÇÍKARALÍM



Bugün bir gazetenin başlıkları arasında şöyle bir haber okudum ve ilk tepkimi "yine mi?" sözleriyle ortaya koydum, ağzımda buruk bir tat, kalbimde hayal kırıklığı...
Haberde çocukları olmayan bir çiftin bir cinci hoca tarafından nasıl dolandırıldığı yazıyordu. Özetle bu çift hocadan yardım istemiş, hoca da sorunun nedeninin kadının rahminde “sübyan ve tıbık cinin yerleşmesi” olduğunu söylemiş. Cini çıkarmak için sırtlarına bir oklava vurup tedavi olarak da muska yazmış. Fakat iş, şikâyet sebebiyle adliyeye varmış ve hâkim, çifti haklı bularak “dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle dolandırıcılık” suçundan cezayı basmış.
Bildiğiniz gibi bu “cin çıkarma” dolandırıcılığı münferit bir vaka değildir ve gayet düzenli olarak “pratik edilmekte”, bir kısmı basına yansımaktadır. Mesela şöyle haberlere artık hemen her gün rastlayabilir olduk:
-Sivas’ta define bulma, cin çıkarma, sıkıntıları giderme, şifa verme bahanesiyle 6 kişiyi toplam 700 bin lira dolandıran 2 şüpheli göz altına alındı…
-Kartal'da çocuğu olmayan kadınlara muska yazdığı ve cin çıkarma vaadiyle dolandırdığı öne sürülen sahte hoca yakalandı. Sahte hocanın evine yoğunluktan dolayı “sıramatik” koyduğu belirlendi…
-Yeni bir şarlatanlık... Elektroşok cihazı ile “cin çıkarma” seansı: Sosyal medyada paylaşılan bir görüntüde cin çıkarma ayini yaptığını iddia eden şahıs, elektroşok cihazı ile elektrik verdiği kişiden cin çıkardığını iddia ediyor…
-Toplu bir delilik hali: Uydu üzerinden doğaüstü olaylarla ilgili yayın yapan bir televizyon kanalında cin çıkarma rezaleti… “Kent ve yaşam” isimli programında canlı yayında “cin çağırma seansı” yapıldı…Sonrasında ise bu rezil görüntüler ortaya çıktı…
-Dolandırıcıların yeni numarası: Büyü, cin. Dolandırıcılar “yaratıcılıkta” sınır tanımıyor! İstanbul’da bir çete kurbanlarını “cin” bahanesiyle kandırırken başka çete “büyü bozmak” vaadiyle 4 kişiyi dolandırdı…
-Cin çıkarma bahanesiyle tecavüz: Sende ölüm büyüsü var yalanıyla yüksek miktarda para karşılığı sözde “cin çıkarma” seansları düzenleyen ve mağdurlardan bazılarına cinsel saldırıda bulunduğu öne sürülen karı-kocanın tutuklu yargılandığı davada, firari sanık hakkında kırmızı bülten kararı çıkarıldı…
***
Sahte hocaların, insanların batıl inançlarını kullanmak suretiyle istismar ettiği vakalar aşırı yaygın olmakla birlikte, şikâyet etme cesareti bulunanlar bunların ancak küçük bir kısmıdır. Bu türden istismara ve şarlatanlığa maruz kalan kişilerin büyük bir kısmı bazı özel sebeplerle meselenin üzerini kapatmakta ve bir bardak soğuk su içmeyi yeğlemektedir. Hacı-hocalara başvurmaya iten sebepler, çoğunlukla olayın adli makamlara yansımasını da önlemektedir. Kaldı ki birçok vakada kişi dolandırıldığını bile anlamamaktadır. Çünkü ortada hacı-hocanın koyabileceği somut bir delil yoktur ve ayrıca cinin çıkarıldığına dair kişiye telkin edilmekte, bazen meselenin uzaması ve etrafa yayılmasından korkulmakta, bazen de hocanın kendisinden korkulmaktadır. Kabul edelim ki bu hocalardan bazılarının acayip orijinal yöntemleri var; sözel ve fiziksel taciz, uluhiyete bürünme, şantaj da bunlara dahildir…
Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin, hukukçulardan oluşan yönetim kurulu üyeleri ile birlikte bir basın toplantısı yaparken kullanılan dolandırıcılık yöntemleri hakkında bilgi verdiğinde, bu soruna parmak basmıştı. Sosyal medya başta olmak üzere görsel ve yazılı medyada bile reklam ve tanıtımı yapılan yaygın dolandırıcılık yöntemlerini sıralarken cin çıkarmanın ve jigololuğun altını çizerek, bu yöntemlerin yaygınlaştığını çünkü insanların dolandırıldıklarını söylemekte utandıklarını anlatmıştı. Şahin, “Bazı konularda tüketici dolandırıldığının farkına bile varmıyor. Bazılarında farkına varıp şikayetçi oluyor. Ama bazı konularda dolandırıldığını bilse bile şikayetçi olmuyor veya olamıyor ki, en sıkıntılısı ve mağdur sayısı belli olmayan yöntem de maalesef budur.” demişti.
“Jigololuk, çok fazla kişinin dolandırıldığı ama şikayetçi olamadığı bir dolandırıcılık yöntemi. ‘Ayda 5 bin TL kazanmak ve dul bayanlarla birlikte olmak ister misin?’ reklamıyla başlayıp, kayıt için hatırı sayılır bir para alınıp, bir daha da irtibat kurulamıyor. Kimse de afişe olmamak için şikâyetçi olmuyor. Cin çıkarma da, maalesef şikayet edilmeyen veya edilemeyen başka bir dolandırıcılık yöntemi. Din kullanılarak dolandırıcılık yapılıyormuş gibi gözükse de, din konusunda yeterli bilgisi olmayanların düştüğü bir tuzak. Burada hem maddi hem de cinsel istismar söz konusu.”
Tabii ki bu kadar çok sahtekarın ortaya çıkması toplumun genel yapısıyla ilgilidir ve bunu besleyen koşullar mevcuttur.
İlk olarak akılcı, sorgulayan ve mantıksal düzlemde düşünebilen bir eğitim sistemimiz hala yok diyebiliriz. Bu sorun toplum yaşamının tüm alanlarını kapsamakta ve metafizik ile ruhsal konular da bundan nasibini almaktadır. Bilimsel ve kanıta dayanan meselelerde bile bilimdışı düşünebilen onca insan varken, mesela gözünün gördüğünün aksine hala dünyanın düz olduğunu şiddetle savunan bir kitle varken, gözle görünmeyen ve elle tutulmayan ruhsal – metafizik konularda insanların kendinden bilgili ve yetenekli olarak gördükleri “hacı-hocalara” bir çırpıda inanmaları ve güvenmeleri olağan kabul edilmelidir. Bu durumu daha da zorlaştıran ve gelecek yıllarda çözüleceğine dair inancımı azaltan şey ise insanların dogmatik inançlarıdır. Çünkü insanlar bu mevzuları bilmeyebilir, bu normal karşılanır; ama öğrenme yolunu kapatmaları iyi değildir ve neticeleri tıpkı yukarıda başlıklarını verdiğimiz haberler gibi ortadadır…
Metafizik dogma, insana ne öğretildiyse ona koşulsuz şartsız biat etmesini sağlar. Eğer bir çocuğa cinlerin var olduğunu ve insanların hemen tüm işlerini bozabileceklerini ama gözle görülmediklerini ve sadece bazı hacı-hocaların onları görüp uzaklaştırabileceğini söylerseniz ve ayrıca korkutursanız, cinlere ve diğer metafizik varlıklara inancı dini ön kabul olarak dayatırsanız, bu kişinin ilk ciddi psikolojik sorununda bu cinlerden şüphelenmesinin, bilimsel tanı ve tedavi yöntemlerine sırt çevirmesinin ve neticede böyle rezil-rüsva olmasının da yolunu açarsınız. Bugün bu cin olur, yarın başka bir şey olur, uzaylı olur, reptilyan olur hatta “dış düşman” olur. Neticede akılcılık terk edilmiş ve görünmeyen bir dünyaya ait olgulara şartsız inanılması sağlanmış, herhangi bir olayda bireysel sorumluluk alma yolu terk edilmiş ve hep böyle “dış tesirlere”, gizli düşmanlara bağlanır olmuştur. Böylece insan sağlıksız bir zihin ve ruh haline sahip olarak doğru-düzgün düşünemez olmuş ve bir kısır döngüye girmiştir. Bu zaafları kullanacak bir sürü sahtekar da avını beklemektedir.
Kesinlikle bilinmesi gereken bir diğer husus da, insanların bir kısmının bu sözde cinleri hakikaten bazen duyumsamakta olduklarıdır. Ki ben de buna defalarca şahit olmuş birisiyim.
Kişinin, küçük yaşta travmatik bir deneyim yaşadığını farz edelim. Örneğin bir tacize maruz kaldı ve fakat bu tacizin yarattığı korku, suçluluk gibi olası olumsuz duygularla başa çıkamayıp olayı hem kendinden hem de yakınlarından gizledi diyelim. Bilinçdışında baskıladığı bu hatıra, ilk başlarda olmasa bile yaşının ilerlemesiyle birlikte taşınamaz bir yük gibi hissedilecek ve söz konusu anı, görsel bazı şekillere bürünerek kişiyi çoğunlukla rüyalarında huzursuz etmeye başlayacaktır. Bazen bu bir karabasana dönüşecek, bazense şekli kayık insan veya grotesk bazı varlıkların sureti ve sesi olarak kendisini uykularında takip edecek, bazen nefesini kesecek, bazense tacizini yenileyecektir. Artık o kişi bu travmayı daha fazla üstlenemez haldedir, bilinçdışında daha fazla örtbas edemez durumdadır ve kendisine musallat edilen bu sözde “cinleri” de kendisinin acilen bir yardıma ihtiyacı olduğunu göstermektedir. Fakat çocukken cinlere inandırıldığı için ruhsal sorunlarının olma olasılığı yerine cinler tarafından tasalluta uğradığını düşünecek ve gittiği hacı-hoca da bunu onaylayacaktır tabii. Neticede cinin çıkarılma seansı sırasında daha da fazla ürkütülecek ve sorunu içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.
Bu alana yıllarımı veren bir araştırmacı olarak böylesi çok fazla vakayı inceleme şansı bulduğumu söyleyebilirim. Cinlerin kendisini rahatsız ettiğini söyleyen hiç kimsede bugüne değin bir travma veya kompleksten, ender olarak da zihinsel sorunlardan fazlasına rastlamadık. Travmanın açığa çıkması, sorunun teşhisi olarak tedavinin de yarısıdır. Diğer yarısı ise alanın uzmanlarına, psikologlara, psikiyatrlara bırakılmalıdır diye düşünüyorum.


Born End, İngiltere 09.10.2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder